Geçen hafta üzerimde yoğun bir yorgunluk hissedip izne çıkmayı istediğimi söylediğimde Danışmanım da benim tükenmişlik sendromuna kapıldığıma karar verince :) bu hafta kendimi tezden uzakta, evde dinlenirken buldum. Okulu özledim ama dinlenmek çok doğru bir kararmış, Cidden epey yorulmuşum, neredeyse 1,5 yıldır kafamda ve üzerimde tezin ağırlığı ile yaşıyordum, bu hafta ciddi bir es verip, kendime teze dair değil bir şey yapmak, tezi düşünmeyi dahi yasakladım. Keyif aldığım ne varsa onu yaptım, bitiremediğim romanımı bitirdim, bolca yemek pişirdim(az önce fırından bir börek çıkardım ve yazarken bir yandan da keyifle onu yiyorum tarifini de bloğa attım http://halaminkitcheni.blogspot.com.tr/2016/12/pastrmal-rulo-borek.html ), yine eskiden olduğu gibi keyifle ve uzun saatler spor yaptım, rutin bakımlarıma gittim, arkadaşlarla buluşup sinemaya ve kahve içmeye gittim. Bundan iyi tatil olur mu? Olmaz...
Bu 3 gün içinde okuyup bitirdiğim Melissa Senate'nin kitabından bahsetmek istiyorum size. "Aşk Tanrıçasının Yemek Okulu" oldukça keyifli bir kitaptı. İçinde İtalyan yemek tarifleri var, benim gibi yemek pişirme delisi biri için bundan keyifli bir kitap olabilir miydi bilmiyorum. Kitabımızın kahramanı Holly, İtalyan kökenli bir aileden geliyor, büyük annesinin Mavi Yengeç Adası'nda bir yemek okulu var, ancak büyük anne ölmek üzere olduğunu anlar ve Holly'yi yanına çağırır. Bu arada evlenme teklifi beklerken erkek arkadaşı tarafından terk edilen Holly kendini Mavi Yengeç Adası'nda büyük annesinin yanında bulur. Büyük anne kısa sürede ölür, ve Holly, büyük anneden kalan yemek okulunu devam ettirmek ister. Sorun şu ki Holly yemek pişirmeyi bilmemektedir. Büyük annesinin yemek notlarından yararlanarak haftalarca büyük çaba göstererek yemek pişirme kısmını öğrenir. Bu arada 4 öğrencisi de vardır. Bir yandan onlara öğretmektedir. Kitap yemek tarifleri, hüzünlü ya da mutlu dilekler ve Holly'nin yanındaki insanların hayatları etrafında dönmektedir. Holly'nin kendine güveni olmayan aşık olduğu her erkeğin peşinden giden bir garsonken, ne istediğini bilen ayakları yere sağlam basan bir kadına dönme mücadelesini de görüyoruz bir yandan. Bu yemeklerin ana özelliği içine katılan dilek ve anılar, bazılarına şaşırtıcı anılar, bazılarına hüzünlü kimine de mutlu anılar ekleniyor, bazen de güzel dilekler serpiliyor. Kendimi Holly yüzünden bir gece Gnocchi yaparken buldum, (yemek bloğuna attım tarifi isteyenler bakabilir http://halaminkitcheni.blogspot.com.tr/2016/12/bolonez-soslu-gnocchi.html ) Holly yaparken çok zorlanıyordu, ne varmış onun yapımında Holly de her şeyi abartıyor söylentisiyle yapmaya başladığım Gnocchi beni öyle yordu ki Holly haklıymış demekten alıkoyamadım kendimi. Güzel oldu ama açıkçası uğraşmaya değmez, ya da hamuru daha ince açıp bizim mantı gibi içini doldurup kapatmak farklı bir yöntem olabilir. Aksi takdirde İtalyan usulü makarna yapıyorsunuz. Tarifleri anlattıkça bu İtalyanlar bu kadar çok hamurla nasıl 100 kilo olmuyorlar diye düşünmeden edemedim. Bence bizim tariflerimiz çok daha renkli ve güzel, İtalya'ya gittiğinizde de yiyecek farklı bir şey bulamamamız normal, ama neticede kitap güzel. Bir de Holly daha farklı yapmış yemekleri bir daha ki sefer onun usul deneyeceğim.
İzne çıkınca geçen haftadan bu yana arkadaşlarla 3 filme gittim, Dr. Strange, Fantastik Canavarlar ve Müttefik... Fantastik Canavarlar, biz Harry Potter seyredenlerde tam bir hayal kırıklığıydı. Bizim dışımızdakiler beğendi. J.K.Rowling işin oldukça kolayına kaçmış
Dr. Strange eğlenceli ve güzeldi. Benedict Timoth Carlton Cumberbatch, sanırım yeni Robert Downey Jr. olma yolunda ilerliyor, Sherlock Holmes'ın ukela kişiliği ikisine de yapışıp kaldı, yapımcılar her ikisine de aynı karakter üzerinden gidiyor.
Müttefik, Brad Pitt ve Marion Cottillard'ın filmi, hani Angelina ile Brad Pitt çiftinin boşanmasına sebep olan yakınlaşmanın yaşanmasına sebep olan film. Filmi oldukça iç karartıcı buldum ama arkadaşım çok beğendi, bir de ben Brad Pitt'i çok tükenmiş gördüm, belki film gereği öyledir bilemiyorum, hiç bir zaman bir Brad Pitt hayranı olmadım ama bence hiç de çekici görünmüyordu arkadaşımsa tam tersini düşünüyordu. Yaşlandıkça daha da çekici olduğunu, erkeklerin yaş aldıkça daha hoş göründüğünü söyledi. Açıkçası ben de erkeklerin yaşlandıkça daha çekici olduğuna inanıyorum ama Brad Pitt'in değil.
Netice itibari ile okumanız için Melissa Senate'nin kitabını, seyretmeniz içinse Dr. Strange'i tavsiye ederim, ben de bitirmeye vakit bulamadığım Mozart in the Jungle'ın geri kalan 10 bölümünü izleyeyim, görüşene dek hoşça kalın.