10 Ocak 2017 Salı

Kar Yağdı Böyle Oldu

Günlerdir yağan karın hediyesi olarak evde mahsur kaldığım yetmiyormuş gibi bir de tüm o günler boyunca tezden ödün vermeden çalışmaya devam edince sanırım beynimin tüm sinirleri yandı. Az önce elimde Ahmed Bedevi Kuran'ın kitabından "Fas'tan çıkarılmamız" yazılı başlığa bakıp uzun süre "Fars" mı "Mars" mı diye düşündükten sonra, "Fars mı İran mı yani, yok canım, o zamanki muhalifler İran'a kaçmazdı, bunlar Mars'a kaçmış kesin. İttihat Terakki bunlara Mars'ta da rahat vermeyip onları oradan da kovdurmuş, az değil bu İttihat" deyip Ahmet Bedevi Kuran ve ekibinin Rusya'ya kaçış maceralarını da anımsayıp gülümsedikten ve "oraya gitmeden evvel demek Mars'taymışlar" diye epey bir vahlandıktan ve bu arada evde bir tur atıp, 1 kase de yoğurt yedikten sonra Ahmet Bedevi Kuran ve ekibine acımaktan vazgeçip kendime acımaya karar verdim. Çünkü Mars'a kaçmış olamayacaklarını ayrıca evde kısa kollu bir üst ama kafamda bere ile oturduğumu ve muhtemelen resimdeki kız gibi ne yaptığını bilmez şaşkın halde göründüğümü ancak idrak ettim, ben de tezi kenara atıp bloğun başına geçtim. Çünkü evde çalıştığım zamanlar gelip gidip kendimi tez başında buluyorum ve şu an kafam tez yazmak için pek sağlıklı görünmüyor açıkçası. 
   
Size 2016'nın son günlerinde peş peşe bitirdiğim 2 kitaptan ve izlediğim 2 filmden bahsetmek istiyorum. İlk kitap Bella Andre'nin "Uzun Yağmurlardan Sonra" isimli kitabı. Kitabı okurken yazar bende büyük bir merak uyandırdı, kitabı bitirmeyi beklemeden hakkında biraz araştırma yaptım kendisi Stanford İktisat Bölümü mezunu, kitabın ilk sayfasında da şöyle bir söylemi var: Bir aşk romanı müdavimi olarak en sevdiğim aşk romanları, genellikle aileler hakkında olmuştur(bir kitabı bir günde soluksuz okuyup bitiririm vs vs)  Bunları neden yazdım hemen söyleyeyim, bu kitap bugüne dek okuduğum en ama en kötü kitaptı. Kadının kitapları satıyor doğru, ama ben yayıncı olsam ve bana bu kitapla gelse zahmet edip reddetme konuşması dahi yapmam kitabı doğrudan suratına fırlatırım. Beni daha önce bu denli sinirlendiren bir kitap olmamıştı. Kitap tam bir teknik facia, ayrıca söylediği kadar okuyan bir insan olsaydı, böyle bir facianın olması mümkün olmazdı, Stanford Mezunu bir insan üstelik ! Kitabın bir aşk romanı olduğunu düşünmüştüm, ama bildiğiniz porno filmin kitaba dökülmüş hali idi ama kızdığım nokta bu da değil, kızdığım nokta erotik sahneler dışındaki hikayenin ancak ilk okul seviyesindeki bir çocuk tarafından yazılabileceği gerçeği. Üstelik o kadar çok erotik sahne vardı ki bir müddet sonra kitabı okumadan durmaksızın atladım yüzlerce sayfa aynı sahneler vardı, en son sayfada hikaye devam ediyordu merak ettim nasıl bağlayacak diye, inanın olabilecek en kötü bağlamdı. Hiç bir şekilde hikayenin alt yapısı ilmek ilmek örülmesi, bağlantıları vs hiçbir şey yok.
     
Yukarıdaki kitaptan bahsederken aklıma gelen bir kitap söyleyeyim Julie Garwood "Yazgı" isimli eseri, bu iki kitabı peş peşe okuyun ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız. Çünkü Yazgı'da da erotik ezgiler var ama o kadar dozunda ve hikaye o kadar sağlam ki kitabı bırakamıyorsunuz. Ve bir roman nasıl yazılır nasıl ilmek ilmek işlenir görüyorsunuz.

       Uzun Yağmurlardan Sonra, kitabını bitirince elime aldığım kitap Ayşe Kulin'in "Gece Sesleri" oldu. Evde mahsur kalınca kitaplıkta okunmamış ne varsa ona saldırıyorum, bu kitabı da o vesile ile okudum. İyi ki de okumuşum. Oldukça iyi bir kitap yalnız burada da çok şaşırtıcı tuhaf bir ilişkiden bahsediyor ama Ayşe Kulin yine kalemini konuşturmuş. Handan'ını saymazsak (onu bir kaza olarak düşünmek istiyorum) Ayşe Kulin oldukça iyi bir yazar. Bu kitabı da tavsiye ederim.
Yakın zamanda izlediğim 2 filmden biri "Best Offer" "En İyi Teklif", geçen akşam arkadaşım önerdi, sanat eserleri, müzikler, robatlar, bilim ... beğenirsin bence dedi. Öncelikle şunu söyleyeyim film bir festival filmi olmasına karşın bayıltmıyor, üstelik arkadaşımın söyleidği etkenlerden dolayı gerçekten beğendim, bir ara evet sıkıldım ama özellikle Vaucanson'un robotunu görmek için oldukça heveslendim, ayrıca filmin kahramanı soğuk, ciddi, zengin, kadınlar dahil tüm insanlardan uzak kalacak kadar bencil bir adam olan ve 70 lerine gelmiş müzayedeci ve koleksiyonerimizin aşık olup geldiği hali görmek i-na-nıl-maz-dı, aşk insana neler yapıyor sırf bunu görmek için bile izlenilir.
       
Bir diğer film ise, kitabı da olan vizyondayken izlemeyi çok istediğim ama kaçırdığım Jojo Mayers' in "Senden Önce Ben" isimli eserinin filmi, bu filmin bir saniyesinden bile sıkılmadım, çok hüzünlendim, çok eğlendim, keşke daha önce izleseymişim, Yalnız son 1 dakikası sanki biraz daha farklı olsa daha vurucu bir etki bırakabilirmiş. Will Traynor'ın aldığı kararı 2 gece düşündüm, ben ne yapardım diye kendime çok sordum, aynı kararı alırdım sanırım dedim. Kesinlikle izlenesi, çok güzel bir film özellikle filmin geçtiği yerler müthiş güzel, Londra civarında geçiyor, ama sanki bir masal kasabası.  
          O zaman ne yapıyoruz Ayşe Kulin'in Gece Sesleri'ni okuyoruz, sanat, müzik, bilim ve aşktan hoşlanıyorsak Best Offer'ı ve her halükarda Senden Önce Ben'i izleyip sahip olduklarımız için Allah'a binlerce kere şükrediyormuşuz. 
          Ben de ilk önce az evvel kazara açtığım, uzun zamandır açmadığım için birikmiş olan 2278 mailime bakıp(rakam konusunda ciddiyim ne yazık ki, kimler ne yollamış, ne yazmış bakabildiğim kadarına bakıp) gerekli cevapları bir kısmını verdikten sonra mühendis olan eşime neden hala ışınlanmayı yapamadıklarını soracak, ışınlanabilseydik şimdi hangi sıcak ülkelere gidip oralarda deniz kenarında güneşlenebileceğimizin bilgisini verip  ayrica serzenişte bulunacağım. 
  
               Sizler de görüşene dek bolca kitap ama önce sağlıkla kalın !     





Not: Işınlanma icat edilemeden öleceğim diye çok korkuyorum :) Ne vardı seyahat etmenin yolculuk kısmı kısa sürseydi !!!