12 Aralık 2015 Cumartesi

Kış Gelince

Okuldan bir arkadaşım uzun süre arşiv için İstanbul'da kalınca ayrı geçirdiğimiz zamanları telafi için haftanın bir gününü sinema günü yapıp birlikte geçirmeye karar verdik. Bu sayede 3 hafta içinde 3 tane film görmüş oldum. "Görmüş oldum" dedim çünkü ilkine eşimle diğer ikisine arkadaşımla birlikte gittim. Kışın güzel yanlarından biri hiç kuşkusuz sinemaya gelen filmlerdir, çünkü yazları insanlar tatil için yazlık bölgelere kaçtığından yaz ayları sinema sektörü açısından ölü sezondur. Ve benim gibi sinemasever pek çok insan film izlemek için kışın gelmesini bekler. Nitekim beklediğimiz kadar da varmış. Açılışı eşimle beraber gittiğimiz "Açlık Oyunları" serisinin son filmi ile yaptık. Ardından arkadaşımın tercihi üzerine Cem Yılmaz'ın "Ali Baba"sına, bugünse Murat Cemcir'in "Düğün Dernek"ine gittik. Filmlerden kısa kısa bahsetmek istiyorum. Açlık Oyunları bilindiği üzere seri film, önceki bölümleri izlemeden sonuncuya gitmenin bir mantığı yok. Öncekine gidenler zaten otomatik olarak bu bölüme de gidecektir, üstelik son bölüm olması filmi ayrı bir beklenir kılıyordu. Ben daha evvel kitaplarını okumuş olduğumdan benim için şaşırtıcı bir son olmadı. Buna rağmen Finnick'in ölümünü görmek zor geldi. Aradan 3 yıl geçmesine rağmen salonun yarısının(ben dahil) aynı anda alaycı kuş işareti yaptığını görmek insanların filmle ilgili ilk günkü heyecanı hala taşıdığını gösterdi. Seri filmlerin - kitapların bitmesinden hoşlanmam, hep sürsün isterim ama bu serinin bitmesini inanın iple çektim, çünkü çok fazla acı ve mutsuzluk vardı. Filmin en güzel yanlarından biri hiç kuşkusuz, ölümünün üzerinden neredeyse 2 yıl geçmesine rağmen bir kez daha Philip Seymour Hoffman'ı görmekti. Pihilp Seymour'a bir önceki bölümde yapılan veda bu bölümde yapılmamış, her hangi bir duygusallığa yer verilmemişti ancak Katnis'e son anda yazıp yolladığı mektubu dinlemek açıkçası beni duygulandırdı. Ve tabi bir kez daha söz etmeden geçemeyeceğim Julianne More beni daima hayrete düşüren, heyecanlandıran ve her seferinde kendine hayran bırakan bir isim olarak yine karşımızdaydı. 

Cem Yılmaz ve "Ali Baba"sına gelecek olursak, söz konusu Cem Yılmaz olduğundan filme giderken herhangi bir beklentim yoktu, sinema günlerine başladığım arkadaşım erkek olduğu için filme dair tek bir arzum vardı o da filmin olabildiği kadar az küfürlü olmasaydı. Cem Yılmaz'a dair söylenen klişe bir söz vardır "gördüğüm en zeki insan", insanlar bunu neye dayanarak söylüyor cidden bilmiyorum, insanlar içinde hiç bir espiri ya da mizah olmayan yalnızca küfre dayalı yapılan gösteri ya da filmleri zeka örneği sayıyorsa, bence bu durum Cem Yılmaz'ın zeki olduğunu değil, ona bunu söyleyen toplumun zeka seviyesinin düşük olduğunu gösterir. Filmin ilk sahnelerinde Barış Manço'lu bir sorgu sahnesi vardı güzeldi bir de en sonda şarkılı bir atışma vardı iyiydi. İkisinin toplamı 10 dakika değil, gerisi çöp. Bu ülkede bence bu işi layıkı ile yapan isim Ata Demirer'dir. Bize bir aile olarak tv başına geçip izlenebilecek hem sıcak hem de komik bir hikaye sunan o olmuştur. Bir de geçen yıl izlediğimiz "Bana Masal Anlatma" son yıllarda gördüğüm en komik ve usturuplu filmlerden biri. Seyredecek film ararsanız aklınızda bulunsun. 

Murat Cemcir'in "Düğün Dernek 2"si ise bu ekibin, bu zamana kadar yaptığı açık ara önde en iyi sinema filmleri olmuş. Birazcık müstehcenlik var ama abartılı değil, doğruyu söylemek gerekirse filme sıfır beklenti ile gittim, çünkü daha önceki sinema filmlerinde cidden çok sıkılmıştım, ancak bu oldukça iyiydi. 2.kısma kadar durmaksızın kahkaha attık, aradan sonra hafif bir durulduk derken sonra tekrar tam gaz devam etti son saniyeye kadar yağdırmış haldeydiler. Buna da gidin derim. İşin kötü tarafı haftaya ne seyredeceğiz onu bilmiyorum, çünkü başka Türk filmi kalmadı, yabancı filmler de şu sıra pek bir elle tutulur değil. Artık sırasıyla ne varsa izleyeceğiz.

Bu arada sizi bilgilendirmek istediğim başka bir kış güzelliği ise şu sıra neredeyse gelecek kışa kadar tüm otel ve uçak biletlerinde çılgın bir indirim olduğu. Yaklaşık 10 gün önceydi sanırım, internette gezinirken Rothenburg (Almanya)'a ait bir resim gördüm, "buraya derhal gitmeliyim" dedim. Ben internette nerededir tam olarak diye araştırırken eşim her yıl yanından geçip gittiğimizi söyleyince hayıflanmadan edemedim. Bir kaç gün sonrası için uçak bileti baktığımda (Stutgart'a) bilet fiyatı Pegasus'da 98 liraydı. Vergilerle 104 lira. Yani tek kişi git gel yol parası maliyeti en fazla (uçak servisi, Almanya'da tren ücreti vs) 300 - 350 lira. Airbnb ile ev kiralama vs derken haftasonu gezmesi yol parası artı 2 gece ev masrafı yaklaşık 500 Türk lirası civarı, inanın yurt içine de gitseniz aynı masrafı ödersiniz. Ancak benim pasaportumun süresi bittiğinden bu hafta sonu kaçamağına girişmedim. Ancak 2016 için Viyana, Milano, Barcelona ve için bilet baktık fiyatlar inanılmaz ötesi düşük. Sanıyorum Viyana 76 , Milano 90, Barcelona 150 civarıydı. Biz böyle erken sezonda biletleri ucuza alıyoruz sonra gitmesek bile yansın önemli değil diyoruz. Dün akşam uzun süredir görüşmediğim bir arkadaşımla yazışıyorduk, birbirmizi ne denli özlediğimizi dile getirince "hadi haftaya İstanbul'a gidelim, başbaşa bir kız gecesi yapalım" dedim (zaten İstanbul Modern'de "Sanatçı ve Zamanı" sergisini de görmek istiyordum). Nitekim otel bakarken hafta sonu pahalı olur düşüncesi ile cumartesi yerine cuma gecesine yer ayırttmayı planladım, önce Büyükada'da kalmayı düşünmüştüm booking'den daha önce kaldığım bir otelin fiyatına bakarken eşimin uyarısı ile adada kalmaktan vazgeçtim. Bu mevsimde Büyükada ölü olur. Açık ne restoran ne de cafe bulabilirsiniz. Daha evvel bu mevsimde kalma hatasına düştüğümüz için bunu biliyorduk ama ben unutmuşum. Fakat siz yine de gitmeyi düşünürseniz fiyatlar yaklaşık %50 indirimli haberiniz olsun. Bense ada yerine arkadaşımı "benim yolum" dediğim "Tarihi Yarımada"ya götürüp, az biraz tarih ama onu daha çok harika bir lezzet turuna çıkarmaya karar verdim. Bu yolun tam ortasında benim çok sevdiğim ve kalacaksam daima kalmak için tercih ettiğim bir otel var. Normalde fiyatları pahalı olduğundan açıkçası biraz tedirgin açtım fiyatı gördüğüm zaman (%40 indirim vardı) ücretin oda fiyatı olduğunu bile algılayamayıp tek kişi sandım, fiyatın bir de kişi başı değil oda fiyatı olduğunu görünce oldukça şaşırdım bari bu fiyattan bulmuşken standart yerine deluxe alayım oda geniş olsun dedim. Meraktan king odalarına baktım fiyatları normal sezondaki standart oda fiyatına düşmüş durumdaydı. Bir ara acaba almışken onu mu alsam dedim ama o zaman yaklaşık 100 lira daha ödemem gerekecekti abartmaya gerek yok dedim ve deluxe'de kaldım, yani söylemek istediğim eğer yakın tarih ya da ileriye dönük tatil planlarınız varsa şu sıra var olan indirimleri değerlendirin derim. İnsanlar zengin olduğumuzu ve o sayede çok gezdiğimi/zi düşünüyor ama öyle bir durum yok. Oldukça ucuza seyahat ediyoruz. çünkü indirimleri takip ediyoruz.  

Görüşene dek hoşça kalın.