22 Temmuz 2016 Cuma

Ne Unutur Ne De Unuttururuz !

Bundan tam 18 yıl önceydi, yeni doğum yapan ablam kucağında 3 aylık bebeği ile bizde kalırken eniştemin, "oğlumu çok özledim ne olur yarın gel" baskılarına dayanamayıp annemi de alıp ertesi gün yola koyulmuştu, Gece yarısı Antalya'ya doğru yol alan otobüs şoförünün yaşadığı uykusuzluk sorununa sabahın ilk ışıklarıyla yağmaya başlayan kar da eklenince, otobüs Isparta yolunda devrilmiş, yeğenimin ölümüne anneminse ağır yaralanmasına neden olmuştu. Hastanede "evladım yaşayacak mı" diye bir sağ tarafa, "annem yaşayacak mı" diye bir sola tarafa koşan ablama "çocuğunuz öldü" denildiğinde hiç tereddütsüz "o varsın ölsün yeter ki annem yaşasın, ben yine evlat doğururum ama ölürse annemi nasıl geri getiririm" diyecek kadar annesine düşkün olan ablam, arayıp da "kardeşim tepemize bombalar yağıyor, ev durmadan sallanıyor, darbe diyorlar ama burası savaş yeri söyle anneme hakkını helal etsin" dediği günden bu yana tam 1 hafta geçti. Hiç bir şeyden habersiz evinde(Sakarya'da) oturup tezi ile ilgilenen ben ve eşim darbe girişiminden böyle haberdar olduk. Allah biliyor ya televizyonu açana kadar inanmadım, dalga geçiyor sandım. Televizyonu açtığım zaman yaşadığım şoku ve çaresizliği ne yazık ki hiç bir zaman unutmayacağım. Hafıza en çok duygular açıkken beyne alır ve unutmayı imkansızlaştırır derler, doğru olsa gerek, çünkü çok yeni olmasına rağmen biliyorum ki :

*Haber kanallarındaki sunucuların suratlarında koca bir belirsizlik, kaygı ve şaşkınlık ifadesi ile -başta cumhurbaşkanı olmak üzere - yetkili ağızlardan güven telakkisi duyma çabalarını     

*Bir yandan Ankara'da durmaksızın bir yerlerin bombalandığı, çatışma çıktığı, insanların öldüğü haberlerini izlerken sık sık helallik isteyen ablamın İzmit'te yaşayan annem için bana mesaj atıp "Şimdi uyuyordur, panik atağı var arayıp da korkutmayalım, ama bana bir şey olursa ne olur söyle hakkını helal etsin kardeşim" yazılı mesajlarını

*Ablam Ankara'da, annem İzmit'te, bense tam ortada tüm çaresizliğimle "Allah'ım sen bu ülkeyi de, ablamı da insanları da ne olur koru" diye dua etmek dışında hiç bir şey yapamayışımı

*Sayın Tayyip Erdoğan ile yapılan ilk canlı bağlantıda, Tayyip Erdoğan'ın sergilediği DİRAYETLİ DURUŞU

*Sakinliği ile tanıdığımız Abdullah Gül'ün öfkeden gözü dönmüş şekilde yaptığı bağlantıyı

*Cumhurbaşkanımızın "halkımız sokağa çıkıp demokrasisine sahip çıksın" dediği andan itibaren sokaklara dökülen, askeri ikna etmeye çalışan, tankların önüne atlayan O MUHTEŞEM GÖNÜLLÜ YÜCE HALKI 

* Sabaha kadar okunan SELALARI

*Sokağa çıkma talimatından itibaren halkı sokağa çağıran MEGAFONLARI

*Ufacık askerleri ağlatana kadar döven, onların bir er olduğunu idrak edemeyecek kadar gözü dönmüş insanlıktan yoksun  O KORKUNÇ İNSAN MÜSVEDDELERİNİ 

*Devlet Bahçeli'nin sesini yükseltip "YARALI ASKERİN BAŞINDA BOZKURT İŞARETİYLE FOTOĞRAF VEREN BİZDEN DEĞİLDİR" söylemini

*Kemal Kılıçdaroğlu'nun Parti Grup Toplantısı'nda dile getirdiği "DEMOKRASİ" açılımını 

*Meclis başkanının "Meclisi hemen terk etmeliyiz" söylemine Bekir Bozdağ'ın "HAYIR TAM DA ŞİMDİ BURADA KALMALIYIZ, BURADAN KAÇAMAYIZ, GEREKİRSE BURADA ŞEHİT OLURUZ AMA BURADAN ÇIKMAMALIYIZ!" söylemini,

*Bu söylem karşısında Meclis başkanının yüzündeki mevcut korku dolu ifadeye eklenen fal taşı gibi açılmış O KOCAMAN 2 GÖZÜ

*Ankara'da Emniyete yapılan füzeli saldırıyı

* TRT spikerinin okuduğu darbe metnini  

*Üst rütbeli bir askerin kendisini engellemeye çalışan amcaya "bak git yoksa vururum seni" deyip de amca gitmeyince silahını çıkarıp adamı sırtından vurup yere yığdıktan sonra "sana git buradan dedim" diye bağırışını, 

*zavallı adamın tek kurşunla öyle sessiz bir köşede bir başına ölüşünü, ailesinin bunu televizyondan seyredeceği gerçeğinin boğazıma KOCA BİR YUMRUK halinde oturuşunu  

* Saatler geçip de televizyona görüntüler düştükçe içime oturan kederden, boğazımda oluşan düğümlerden 2 gün neredeyse hiç konuşamayışımı,

* (AKPli olun olmayın) gerek eski yöneticileri gerek yeni yöneticileriyle AKP ve Cumhurbaşkanı'nın bu işin üstünden en iyi şekilde geldiğini

* CHP + MHP'nin ilk andan itibaren darbe karşıtı duruşlarını, sağ duyulu oluşlarını hem Cumhurbaşkanına hem AKP'ye verdikleri destekleri  

Ve daha buraya ekleyemediğim yüzlerce vatanseverlik hikayesi ile bu memleketin ekmeğini yiyen insanların yaptığı vicdansızlıkları NE UNUTUR NE DE UNUTTURURUZ ! 

15 Temmuz Gecesi ne kadar kara bir lekeyse bir o kadar da Bu Milletin Şanlı Tarihine Yepyeni Bir Sayfadır. Hem Türkiye hem de bizler için büyük bir kırılma anıdır. Yalnız halkın o büyük vatanseverliğinden dolayı değil ayrıca Vatanını sevmesine rağmen milletine olan inancını kaybetmiş benim gibi insanların inancını da tazelediği için, 100 yıl sonra bize bir Kurtuluş Savaşı daha verdiği için, Topun tüfeğin üstüne atlayıp darbeye hayır dediği "demokrasiye" sahip çıktığı için, Siyaseti bir yana bırakıp bir bütün halde sokağa çıktığı, el ele verip birlik beraberlik sergilediği için. Beni Son 1 yıldır yaşadığım, umutsuzluk, inançsızlık ve boşvermişlikten döndürdüğü için. 

Çok değil bir 1 hafta öncesine kadar bırakın tarih öğrencisi olduğumu ya da doktora yaptığımı söylemeyi sorduklarında lise terkim ya da ev hanımıyım diyordum, halkımız adına o kadar umutsuzdum ki, insanlardan uzak durup sadece kendi kabuğumda yaşıyordum. Üstelik hayatımı da sadece kitaplarla başbaşa, yazarak sürdürmeyi düşünüyordum. Ama 15 Temmuz'dan bu yana yaşananlar her şeyi değiştirdi, kaybettiğim inancım alevlendi. O ilk gecenin belirsizliğine, tanklardan ya da havadan yağdırılan kurşunlara rağmen bu halk canını hiçe sayıp kendini sokaklara atıyorsa, bu halkı da bu halkın evlatlarını da en iyi şekilde, bıkmadan usanmadan aydınlatıp, bilgilendirmek benim ve benim gibilerin en temel görevi olmalı. Hocalarımızdan devraldığımız ve uzun yıllar süren eğitim hayatımız boyunca elimizde taşıdığımız o yanan meşalenin sönmesine izin vermemek, onu sağ salim yeni nesillere aktarmak, onlara ( tüm hataları ve doğrularıyla) nasıl büyük bir milletin evladı olduğunu anlatmak, daha güzel ve yepyeni bir Türkiye, vatanına bağlı, ahlaklı ve çok çalışan muhteşem bir yeni nesil var etmek, bunun için kabuklarımızdan çıkıp kendimizi bu insanlara adamak, kaybettiğim o inanca yeniden ve aşkla sarılmak benim ve benim gibilerin en temel görevi olmalı! 

Biz önce kendimize sonra dünyaya nasıl güçlü bir millet olduğumuzu kanıtlamak, tek başımıza da en iyi şekilde ayakta durabilmek zorundayız.  Çünkü bu olayların ilk anından itibaren aklımda durmadan dönen 2 tarihi cümle vardı, ne yaptıysam aklımdan uzaklaştıramadım ve onlar beynimde döndükçe hüzünlendim. Biri Nuri Bilge Ceylan'ın 2008 yılında Cannes'da ödül kazandığı zaman söylediği ve gönüllerimize taht kurmasını sağlayan "my lonely and beautiful country* " diğeri ise Mehmet Akif'İn İstiklal Marşı için dile getirdiği "Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın" söylemiydi. Nuri Bilge ne yazık ki çok haklıydı, bizim ülkemiz de insanımız da çok güzel ama bu evrende bir o kadar da yalnız ! O yüzden siyasetten arınmış, ama DEMOKRASİ'nin "GERÇEK DEMOKRASİNİN"ne olduğunu bilen ve buna sahip çıkan, işini en iyi şekilde yapıp, çok çalışmayı kendine düstur edinen yepyeni bir nesil var etmeliyiz, ne gençlerimize ne halkımıza ne geleceğimize karşı umudumuzu hiç kaybetmemeli, gerektiği yerde bu ülkenin umudu olup, taşın altına elimizi koymayı bilmeliyiz. Çünkü artık bu bir VAR OLMA SAVAŞIDIR, eğitimiyle, ekonomisiyle, insanıyla, kültürüyle ve aklınıza gelecek her unsuruyla hayatta kalma mücadelesidir. İç mücadelelerimizi bitirip, hep birlikte el ele demokratik ve güçlü bir Türkiye kurmak zorundayız, çünkü bu ülke tam 700 yıldır yok edilmeye çalışılıyor. Bu vatan elimizde kalan son topraktır, ve unutmayalım ki bize ne başka bir Türkiye ne de başka bir vatan var !

O yüzden 

Ne bir zamanlar dünyaya hükmetmesine rağmen içeride din - rüşvet - para derdine düşüp,  bilim - teknoloji- ekonomi ve askeride geri kalmışlığını karşı tarafa kafir demek suretiyle kendini ferahlatan ve bu kafa yapısından sebep yıkılmaya mahkum kalan koca imparatorluk Osmanlıyı 

Ne 1. Dünya Savaşında verdiğimiz milyonlarca şehidi, 

Ne Kurtuluş Savaşına adını yazdıran milyonlarca isimsiz kahramanı

Ne 60, 62,63,71,80 Darbelerini

Ne  15 Temmuz Gecesini

ve Ne de "Gerçek Demokrasiye" olan şiddetli ihtiyacımızı 

Lütfen, Ne unutalım ne de unutturalım !






Daha umut dolu 

Daha güzel bir Türkiye'de Görüşene dek sevgiyle kalın









* I dedicate this prize to my lonely and beautiful country which i love passionately.



        

15 Temmuz 2016 Cuma

Korkuyorsunuz Diye Ölüm Sizi Pas Geçmez !

Sabah telefonuma yağan mesajlarla uyandım. Herkes aynı soruyu soruyordu : Nice'ten döndünüz değil mi? Kimsenin bir şey söylemesine gerek yoktu, terör saldırısı olduğunu hemen anladım. Çünkü geçen hafta oradaydık ve oradayken böyle bir şeyin olacağını sezmiştim. Neden mi etrafta çılgın gibi polis ve görüntüleri beni oldukça korkutan askerler vardı, durmadan şehrin içinde geziniyorlardı. Askerlerin her biri şişirilmiş insan gibiydi, kendilerinden çekinmesem fotoğraflarını çeker yayınlardım o zaman ne demek istediğimi anlardınız. Eşim ve kuzenim bu olağanüstü güvenlik önlemlerini EURO 2016'ya bağlamıştı, çünkü hem Nice merkezde hem de Nice sahilde 2 adet koca Fan Zone vardı, ve akşam maçlar başlamadan 1 saat önce herkes buraya akıyordu. Nice deniz kenarı bir şehir olduğu için Fransa'nın ziyaret ettiğim diğer şehirlerinden çok farklı bir ruh haline sahip, daha enerjik daha genç, insanlar eline megafonu alıp, bankların tepelerine çıkıp deli gibi bağırıyor, ne dediklerine dair hiç bir fikrim yok.

Bu beni ilk başta bir miktar ürkütmüştü. Biz maç kuyruklarında beklerken birbirimizden ayrı düşüyorduk, hatta bir seferinde Fan Zone'un biri dolunca bir grup insan yığını ile sahildekine gitmek durumunda kalmıştık, eşime ve kuzenime bakıp : ayrı düşersek, içeri giremeyen olursa eve gitsin, orada buluşuruz, demiştim. Güvenliğe dair tedirginliğim kalmamıştı çünkü zaman içinde şunu fark etmiştim, özellikle de kuyruklarda tek başınıza kaldığınızda görüyorsunuz, içki içeni var, kalabalığa karışıp ot çekeni var, 1 sigarayı 3- 4 kişi paylaşanı var, deli gibi bağıranı var ama kimse kimseye dokunmuyor. Kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Aksine çok arkadaş zanlısı. Neden mi çünkü Amerika'da ve İtalya dışındaki Avrupa ülkelerinde kanunlar ve yaptırımlar çok ağır, polis bizim polisimiz gibi eli kolu bağlanmış değil, bir yandan çok koruyucu, kollayıcı, ama her hangi birine en ufak bir rahatsızlık vermeye kalktığınızda işiniz bitti, hele üzerine yürüyün silah ya da benzeri bir şeyle gidin, anında çekip öldürüyor. Çünkü kanunen buna hakkı var. Fransa - İzlanda maçının olduğu akşam sahildeki Fan Zone'a giderken kalabalıktan olsa gerek(farkında değilim) yola inmişim, sonra birisi belimden tuttuğu gibi beni kaldırıma çıkardı baktım polis gülümser şekilde parmak salladı sanıyorum ki "yola inmemelisin", dedi. Ama aynı akşam polisin biri, beni tehdit olarak algıladı, burnumun dibine kadar geldi, aramızda yarım metre mesafe yoktu, uzun uzun bakıştık, kendisine neden bilmiyorum tek kelime açıklama yapmak gelmedi içimden, o sebeple biz oradan ayrılana dek polis ve arkadaşları da etrafımızdaydı ve beni izlemeye devam etti. Beni tehdit olarak algılamasına sebep olan hareketleri düşününce onca güvenlik önleminin maçla ilgisi olmadığını ve terör hareketi beklediklerini çok net anladım. Fan Zone lardan içeri girmek de çok zor, İsviçre havaalanında yaşadığımız kadar sıkı bir aramadan geçirilip alınıyorsunuz. Ayakkabı çıkarmak bir yana 

İsviçre'de iç çamaşırına dek soyulan insanlar gördük. Yine de biz o akşam çok eğlendik, eve döndüğümüzde konuyu konuşurken "Nice'de terör beklediklerini, yoksa bu denli çok güvenlik olmayacağını" iddia ettim. İnanmadılar. Öyle olsa bile Nice'deki güvenliğin aşılamayacağını söylediler. Durum canlı bomba ise ne yazık ki, engellemek çok zor. Çünkü adam kendini öldürüyor onu kim nasıl durduracak kimden korkacak, canı istediği yerde patlatır kendini. Ve evet devletler daima nerede saldırıya uğrayacaklarını bilir. Yıllar önce İzmit'te peş peşe 3 saldırı yapıldı, istihbaratçı bir arkadaşım vardı. 3 saldırıdan hemen önce her seferinde arayıp, uyardı, parklara sakın gitme, belediye araçlarını kullanma vb, İlki evime çok yakın bir parkta patladı, yoldaydım oraya doğru gidiyordum çünkü evime gitmek için o yoldan geçmeliydim, patlamayı duydum, 2.sinde belediye otobüsüne bomba bağlanmıştı polisler bombayı buldu, 3.sünde deniz taşıtında 2 terörist vardı, deniz taşıtındaki halk tarafından etkisiz hale getirildiler. Ama o zaman canlı bomba olayı yoktu. İnsanların zarar görmeden terörristlerin etkisiz hale getirilmesi daha kolaydı. O zaman hem dünya hem de ülke siyaseti farklıydı. Bugünse bambaşka, terör her yerde. İtalya'ya vardıktan bir kaç gün sonra, seyahat ederken kuzenimle trendeki yemekli vagondan kahve alıyorduk ki, orada çalışan İtalyanlar Türk olduğumuz öğrenince söyledikleri ilk şey "havaalanı patlamasından haberiniz var mı, çok üzüldük" demek oldu. Herkes bu konuyu konuşuyordu, İtalyan kanalları sabahtan akşama kadar durmadan bu haberi verdi. Türkiye'dekinden daha fazla ayrıntı ve görüntü gördük diyebilirim. Bu yılın başlarındaydı, eşime "Brüksel'e uçup oradan yine bir Benelüks turu yapmak istiyorum ama ya Brüksel havaalanını havaya uçururlarsa" dediğimde bana "yok artık Avrupa'da, havaalanında kolay değil o işler" dedi, 1 gün sonra havaalanında patlama oldu (aslında Avrupa'da havaalanına girmek daha basit, Türkiye'deki dış kapıdaki güvenlik taramamsı Avrupa'da yok). İstanbul'da Sultan Ahmet civarında 2 günlük minik bir gezi tatil yaptım, 3 gün sonra aynı yerde patlama oldu, İstanbul'dan ayrıldık 2 gün sonra Atatürk'te patlama oldu, Nice'den döndük 1 hafta sonra patlama oldu, yani diyeceğim o ki, öleceğiniz gün gelmişse ölüm sizi her yerde her şekilde bulur. Terör saldırısında ölmezsiniz de oturduğunuz yerde kalp krizi geçirir ve ölürsünüz. O yüzden hayatınızı korkuyla geçirmeyin, eve kapanmayın, onların istedikleri zaten bu. İnanın zerre korkmuyorum, gelecek yıl daha uzun bir Nice tatili düşünüyorum. Siz de düşünün, başlıkta da yazdığım gibi Korkuyorsunuz Diye Ölüm Sizi Pas Geçmez, vaktiniz gelmişse her yerde bulur. Belki batıl inanç diyeceksiniz ama ben her sabah evden çıkarken Ayetel Kürsi okurum, beni koruduğuna inanırım, korumasa bile o inanç rahat olmamı sağlar. Diğer yandan kötü bir insan olmadım, vicdanım hep rahat, mala, mülke, hayata tapmıyorum, ölmekten neden korkayım ? Ve umuyorum ki tüm bu saldırılar devletlere bir ders olur ve ne koşulda ve kime karşı olursa olsun bir terör örgütünü desteklememeleri onlarla iş birliği yapmamaları gerektiğini anlarlar.