İstanbul’da İtilaf Devletleri’nin gözetiminde
kurulan Divan-ı harp, 11 Mayıs 1920 günü Mustafa Kemal ile birlikte 6 kişi
hakkında idam kararı verir. Bunlardan diğer ikisi de Dr. Adnan ve eşi Halide
Edip’ti. Halide de diğerleri de garip bir ruh hali içindeydi:
“başımızdan bir kurşun geçmesini bekliyorduk…O gece yatakta hep beyaz
gömlekle Bayezit’te idam sehpasına gittiğimi hayal ediyor ve bir nutuk
hazırlıyordum. Hep aklımdan büyük Bâbî kadını Kurretü’l Ayn’ın (feminist kadın
düşünür ve şair) idam edilmeden önce Farsça olarak söylediği cümle geçiyordu: ‘Ayaklarımı yerden kaldırın ki, yüksekten
dünyayı daha iyi göreyim’.
Hakkında çıkan hiçbir söylemin ya da
kararın yolundan alıkoyamadığı Halide Kurtuluş Savaşı esnasında bazen İsmet
Paşa’nın bazen diğerlerinin cephelerine gidecek, kimi zaman bir hastabakıcı
kimi zaman bir yazıcı kimi zaman arka planda getir götür işini yapacak ve hatta
bu hizmetlerinden ötürü onbaşı rütbesi
dahi alacaktır. Bu esnada M.Kemal ve Anadolu Harekatı’nın karşısında olan
İstanbul basını, tüm harekat ekibine yönelik ama bilhassa Halide ile ilgili
korkunç yazılar kaleme alarak onun askerlerle düşüp kalktığını yazacak kadar çirkinleşecekti.
Neyse ki durumun böyle olmadığı harekattaki herkes tarafından net şekilde
biliniyordu. Hatta Halide Hanım öyle bir sarınıp sarmalanmaktaydı ki bir kadın
olduğu anlaşılmadığı gibi onu uzaktan gören komutanlar çocuk sanıp, bir çocuğu
orduya aldıkları için diğerlerine bağırıyor durum anlaşıldığında şaşırıp
kalıyorlardı. Ancak daha sonra başka nedenlerden ötürü Halide Edip ile Mustafa
Kemal’in arası bozulacak, fakat bu kırgınlık fazla sürmeyip Halide tekrar
karargâha dönecekti. Bu esnada İsmet Paşa da Eskişehir’de yürüttüğü savaşı
kaybetmiş, tüm karargâh ümitsizlik içindeydi. Alagöz Karargah’ındaki (küslükten
sonraki ilk) buluşmayı şöyle anlatır Halide:
Mustafa Kemal oturduğu koltuktan güçlükle kalktı. Birkaç adım attıktan
sonra ortada duran masaya yaslandı. Kaburga kemikleri daha iyileşmemişti…Mustafa Kemal Paşa’ya doğru kalbimde mutlak bir hürmetle gittim. O mütevazi odada bütün
gençliğin bir millet yaşasın diye ölmeyi göze alan kararını temsil ediyordu. Ne
saray, ne şöhret, ne herhangi bir kudret onun o odadaki büyüklüğüne
yaklaşamazdı. Halide
Mustafa Kemal’in elini öptü ve küslük de sona erdi.
Bu arada Halide 7 Eylül 1921’de
Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde gençleri cepheye çağıran çok güzel bir yazı
kaleme aldı. Ancak muhalif İstanbul basını durmadı ve “o kadın mandacı” yaklaşımı ile ülke savunmasının onun gibilere
kalıp kalmadığını sorguladı. Üstelik ülke kurtarıldıktan sonra bazılarını Mustafa
Kemal’in oldukça yakınında göreceğimiz Falih Rıfkı, Necmeddin Sadık, Ali Kemal,
Refik Halit, Velid, Ahmet Haşim gibi isimler
mandacı demekle bırakmayıp bu çağrıya oldukça alaycı cevaplar vermişti:
Falih Rıfkı: Balayımı geçiriyorum.
Şeker Bayramı’nda gelirim.
Necmeddin Sadık: Çok zayıfım cepheye
varmadan ölürüm. Benden fayda umulmaz.
Ali Kemal: Yunanistan gibi eski bir
medeni devleti sersefil edemem.
Refik Halit: Mihran Efendi izin
vermiyor.
Velid: Tabur imamlığını kabul
ediyorum. Nusret duası ile meşgulüm.
Ahmet Haşim: Havz-ı hayalimden
çıkamıyorum.
İstanbul basını Halide ve savaşanlarla sıcacık ev ve koltuklarından böylesine dalga geçer dururken Anadolu harekatı hız kesmeden yola devam etmiş, 21 günlük Sakarya Savaşı kazanılmıştı. Sakarya Savaşı'nın sürdüğü 21 gün boyunca cephede duran ve gerektiğinde savaşa da katılan Halide Edip'i Miralay Asım şöyle anlatacaktı: "Orada geceleri bazen vagonlarda, bazen kuru toprak üzerinde geçirdi. Muharebe bittikten sonra karargâha at üzerinde dönmesi kararlaştırıldı. Günde 70 km at koşturulacaktı. Halide Hanım bir saniye bizden geri kalmadı . Cidden pek cesur bir Türk askeridir."
Mustafa Kemal ile özdeşleşen, tüm savaş boyunca üzerinden çıkarmadığı paltosu savaştan sonra M.Kemal tarafından Halide Hanıma hediye edilecektir.
Fakat savaştan sonraki dönem Halide Hanım için çok farklı bir dönem olacak, Kurtuluş Mücadelesi'nin en çok aranan ve yardımlarına ihtiyaç duyulan bu ismi ne mecliste ne de yeni siyasi ortam da istenmeyecekti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder