22 Eylül 2012 Cumartesi

Ayaklarımı Yerden Kaldırın ki, Yüksekten Dünyayı Daha İyi Göreyim - 2


İstanbul’da İtilaf Devletleri’nin gözetiminde kurulan Divan-ı harp, 11 Mayıs 1920 günü Mustafa Kemal ile birlikte 6 kişi hakkında idam kararı verir. Bunlardan diğer ikisi de Dr. Adnan ve eşi Halide Edip’ti. Halide de diğerleri de garip bir ruh hali içindeydi:
“başımızdan bir kurşun geçmesini bekliyorduk…O gece yatakta hep beyaz gömlekle Bayezit’te idam sehpasına gittiğimi hayal ediyor ve bir nutuk hazırlıyordum. Hep aklımdan büyük Bâbî kadını Kurretü’l Ayn’ın (feminist kadın düşünür ve şair) idam edilmeden önce Farsça olarak söylediği cümle geçiyordu: ‘Ayaklarımı yerden kaldırın ki, yüksekten dünyayı daha iyi göreyim’.  

Hakkında çıkan hiçbir söylemin ya da kararın yolundan alıkoyamadığı Halide Kurtuluş Savaşı esnasında bazen İsmet Paşa’nın bazen diğerlerinin cephelerine gidecek, kimi zaman bir hastabakıcı kimi zaman bir yazıcı kimi zaman arka planda getir götür işini yapacak ve hatta bu hizmetlerinden ötürü onbaşı rütbesi dahi alacaktır. Bu esnada M.Kemal ve Anadolu Harekatı’nın karşısında olan İstanbul basını, tüm harekat ekibine yönelik ama bilhassa Halide ile ilgili korkunç yazılar kaleme alarak onun askerlerle düşüp kalktığını yazacak kadar çirkinleşecekti. Neyse ki durumun böyle olmadığı harekattaki herkes tarafından net şekilde biliniyordu. Hatta Halide Hanım öyle bir sarınıp sarmalanmaktaydı ki bir kadın olduğu anlaşılmadığı gibi onu uzaktan gören komutanlar çocuk sanıp, bir çocuğu orduya aldıkları için diğerlerine bağırıyor durum anlaşıldığında şaşırıp kalıyorlardı. Ancak daha sonra başka nedenlerden ötürü Halide Edip ile Mustafa Kemal’in arası bozulacak, fakat bu kırgınlık fazla sürmeyip Halide tekrar karargâha dönecekti. Bu esnada İsmet Paşa da Eskişehir’de yürüttüğü savaşı kaybetmiş, tüm karargâh ümitsizlik içindeydi. Alagöz Karargah’ındaki (küslükten sonraki ilk) buluşmayı şöyle anlatır Halide:

Mustafa Kemal oturduğu koltuktan güçlükle kalktı. Birkaç adım attıktan sonra ortada duran masaya yaslandı. Kaburga kemikleri daha iyileşmemişti…Mustafa Kemal Paşa’ya doğru kalbimde mutlak bir hürmetle gittim. O mütevazi odada bütün gençliğin bir millet yaşasın diye ölmeyi göze alan kararını temsil ediyordu. Ne saray, ne şöhret, ne herhangi bir kudret onun o odadaki büyüklüğüne yaklaşamazdı. Halide Mustafa Kemal’in elini öptü ve küslük de sona erdi.

Bu arada Halide 7 Eylül 1921’de Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde gençleri cepheye çağıran çok güzel bir yazı kaleme aldı. Ancak muhalif İstanbul basını durmadı ve “o kadın mandacı” yaklaşımı ile ülke savunmasının onun gibilere kalıp kalmadığını sorguladı. Üstelik ülke kurtarıldıktan sonra bazılarını Mustafa Kemal’in oldukça yakınında göreceğimiz Falih Rıfkı, Necmeddin Sadık, Ali Kemal, Refik Halit, Velid, Ahmet Haşim gibi isimler  mandacı demekle bırakmayıp bu çağrıya oldukça alaycı cevaplar vermişti:

Falih Rıfkı: Balayımı geçiriyorum. Şeker Bayramı’nda gelirim.

Necmeddin Sadık: Çok zayıfım cepheye varmadan ölürüm. Benden fayda umulmaz.

Ali Kemal: Yunanistan gibi eski bir medeni devleti sersefil edemem.

Refik Halit: Mihran Efendi izin vermiyor.

Velid: Tabur imamlığını kabul ediyorum. Nusret duası ile meşgulüm.

Ahmet Haşim: Havz-ı hayalimden çıkamıyorum. 

İstanbul basını Halide ve savaşanlarla sıcacık ev ve koltuklarından böylesine dalga geçer dururken Anadolu harekatı hız kesmeden yola devam etmiş, 21 günlük Sakarya Savaşı kazanılmıştı. Sakarya Savaşı'nın sürdüğü 21 gün  boyunca cephede duran ve gerektiğinde savaşa da katılan Halide Edip'i Miralay Asım şöyle anlatacaktı: "Orada geceleri bazen vagonlarda, bazen kuru toprak üzerinde geçirdi. Muharebe bittikten sonra karargâha at üzerinde dönmesi kararlaştırıldı. Günde 70 km at koşturulacaktı. Halide Hanım bir saniye bizden geri kalmadı . Cidden pek cesur bir Türk askeridir." 

Mustafa Kemal ile özdeşleşen, tüm savaş boyunca üzerinden çıkarmadığı paltosu savaştan sonra M.Kemal tarafından Halide Hanıma hediye edilecektir.

Fakat savaştan sonraki dönem Halide Hanım için çok farklı bir dönem olacak, Kurtuluş Mücadelesi'nin en çok aranan ve yardımlarına ihtiyaç duyulan bu ismi ne mecliste ne de  yeni siyasi ortam da istenmeyecekti.            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder