Malumunuz
olduğu üzere Ramazan ayındayız ve hava yaklaşık 40 derece, Ramazan’da evden
çıkmama yanlısı olduğum için her gün kös kös evde oturmaktayım. Gerçi bunu bir
yandan büyük bir lüks olarak algılıyorum hem oruç tutup hem işe gitmek (hatta
dışarıya adım atmak) cidden zor. Bugün eşim iftarını iş arkadaşları ile okulda
açacağından iftar yemeğim de tüm günüm gibi sessiz ve sıkıcı geçecekti. Tüm gün evin içinde bir oraya bir buraya
dolandıktan sonra (bir ara epey kitap okudum ama sonra o da yordu) film
izlemeye karar verdim. Eşimin “sıkıcı” olarak nitelendirdiği oscarlıklar
serimden “Marilyn İle Bir Hafta”yı takdım hazır o yokken izledim. Film beklediğimden iyi çıktı. Beklediğimden
diyorum çünkü kazara “Marilyn ile Bir Gece” diye bir kitap almış ve resmen
hayal kırıklığı yaşamıştım neyse ki filmin kitapla alakası yoktu.
Marilyn
Monroe’nin hayatından gerçek bir kesit sunan filmde Marilyn Monroe’nun “ The
Prince and the Showgirl” isimli sinema filmi için İngiltere’ye gitmesi ve sette
getir götür işlerini yapan bir asistanla yakınlaşması anlatılıyor. Ama olay
sadece yakınlaşmadan ibaret değil, bu yakınlaşmaya sebep olan içsel fırtınalar,
Marilyn Monroe gibi bir dünya starı görüntüsü altında yatan korkak, dengesiz,
hastalıklı ve çaresiz kız çocuğu, İngiliz aktristlerinin Monroe’ya bakışı, ve
her şeyden ötesi Monroe’nin kendine bakışı kesinlikle ustaca işlenmişti. Okumuş
olduğum “Marilyn ile Bir Gece” kitabının aksine Marilyn filmde “seks objesi”
olmaktan çok daha fazlası olarak gösterilmiş. “Marilyn ile Bir Gece” kitabında
Marilyn’in başkan Kenedy ile tanışması ve ateşli birkaç gecesi anlatılıyordu ki
sanırım para kazanılmak için yapılan ucuz edebiyat tam da bu olsa gerek. Şahsen
filmi izlemesem kitaba dayanarak kadının tam bir sapık olduğunu
söyleyebilirdim.
Filmin
müziklerine de değinmeden geçmeyelim, film başladığı andan itibaren müzikler
kendilerini konuşturuyor. O kadar ki hem filmin müzikleri (onlardan biri ) http://www.youtube.com/watch?v=vJIlevZLghY&feature=share hem de film tüm gün
içinde bulunduğum sıkıntıyı dağıtıp götürdü. Kendimi filmi keşke günün çok daha erken bir saati
izleseymişim demekten alıkoyamadım. Ayrıca dip not, yıllarca Harry Potter’ın
Harmoni’si olarak izlediğimiz Emma Watson da filmde kendine güzel bir rol
edinmiş. 6. Hissimden mi bilmem filmin İngiltere’de geçtiğini görünce Emma
Watson aklımdan geçmedi değil. Yalnız Harry Potter filmindeki imajından kurtulmak için kısacık kestirdiği saçları postijle gizlenmeye çalışılsa da pek başarılı olunamamış gibi.
İzlemenizi
kesinlikle tavsiye edeceğim bu film hakkındaki yazıma yine filmden bir replikle
son vermek istiyorum (ki bence filmin en ama en şahane sahnesiydi, o kadar ki
bu sahne için bile izlemeye değer ben aynı sahneyi 4 kez izledim, asistan çocuk
film odasına gelir, filmin yönetmeni odada çektiği filmi izlemektedir. Çocuğun geldiğini gören yönetmen çocuğa döner
–fonda müthiş bir müzik ekranda Marilyn vardır-ve büyüleyici bir ses tonuyla şöyle
der ):
“sen evladım etkileyici şekilde yılmış gibisin
eğlencelerimiz artık sona erdi
Rüya dediğin şey de bizlerden
olur işte
Ve minicik ömrümüzü yine bir
uyku noktalar.”
William
Shakespeare
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder