4 Nisan 2018 Çarşamba

Baharın Verdiği Tatlı Bir Umut Var Havada

Sabah bilgisayarın başına kaçta oturdum bilmiyorum ama sanıyorum ki epey erken oturmuşum çünkü öğlen iki gibi beyin hücrelerim intihar ediyordu. Başım önce ağrımaya ardından da dönmeye başladı. Çalışırken bazı günler beynimdeki tellerin yandığını hissediyorum ama ne yanmak! Sadece bendekiler yansa iyi... Bu makalede bir öncekine oranla öyle çok zorlandım ki bir ara yardım almadan ilerleyemez olmuştum. Hocalarım sağ olsun, Onların beyin hücrelerini de epey yaktım ama artık sona yaklaşmış olmam ve ortaya hepimizi mutlu eden bir tablonun çıkması bunca yorgunluğa değer dedirtti. Bitişi bir kahve ve yemekle kutladıktan sonra yeni çalışmalar için tekrar beyin tellerimi yakmaya başlayacağım, nasıl da sonsuz ve saçma bir döngü değil mi?   

Başım ağrımaya başlayınca iki buçuk gibi çalışmayı bıraktım, dün akşam markette yaz meyveleri görünce dayanamayıp almıştım, şekerim yükselirse kendime gelirim umuduyla çilek eşliğinde Ursula K. Le Guin'in ödüllü meşhur kitabı "Karanlığın Sol El"ini okumaya başladım. Kitabı ilginç bulmakla birlikte başım dönmeye devam ettiğinden 20 sayfadan fazla okuyamadım. Ama kitap bittiğinde kritiğini yapacağım. Son zamanlarda pek kitap kritiği yapmadığımı fark ettim. Nedeni şu, yaklaşık son iki - üç aydır aldığım kitaplar hep hayal kırıklığı oldu. O kitaplardan aklımda kalan Leyla Bilginel'in "Sendeki Ben" ile Nilay Örnek'in "Bütün İyiler Biraz Küskündür" . Nilay Örnek, köşesinde yazdığı gazete yazılarından derleme yapmış,  kitap Türkiye'nin gündemine damga vurmuş olayları içine alan yazılarından ibaret. Sanıyorum ki kitabın en etkileyici yanı başlığıydı. Ben edebiyat namına bir şeyler beklediğimden hayal kırıklığı yaşadım, yoksa kötü yazılar değil, Leyla Bilginel'in iç sesi ile giriştiği soru cevap dalgası ise beni bunalttı. Akşamları okuyacak iyi bir kitap bulamamak beni bunalıma sürüklüyor. O yüzden Ursula K. Le Guin'den beklentim epey yüksek. Kitabı almayı düşünürken geçen gün "Jane Austen Kitap Kulübü" isimli filmde "Karanlığın Sol El"inin de adı ve övgüsü geçince dün akşam gidip kitabı satın aldım. Akşam D&R' da kitap turu yapıp yeni bir liste yaptım. Bundan sonra Gabriel Garcia Marquez'in "Kolera Günlerinde Aşk" ve sırf popüler olduğu için merak ettiğim Zeynep Çarmıklı'nın "Pembe Fili Düşünme" kitaplarına başlayacağım. Onlar bittiğinde de bilgilendirme yaparım. 

Şu günlerin güzel yanı sanıyorum ki yaza epey yaklaşmış olmamız, baharın verdiği tatlı bir "umut" var havada, içimiz kıpır kıpır. Yaz gelirse her şey mükemmele erişecek gibi, bir yandan çalışma planı yaparken diğer yandan tatil organizasyonlarını yapmaya çalışıyorum. Geçen sonbahardan beri neredeyse hiç durmadan çalıştım, fiziksel olarak da ruhsal olarak da çok yıprattı bu süreç beni. İçimde yaşlanmış bir bilge oturuyor sanki durmadan araştırıp, okuyup yazıyor. Halbuki henüz oldukça gencim, benim de kafa dağıtmaya gezmeye hatta adrenaline ihtiyacım var.  Geçen yıl ki fotoğraflara bakarken arkadaşımla yaptığım parasailing fotoğraflarını görünce biraz kendime gelir gibi oldum. Muhtemelen önümüzdeki ay da Ramazan öncesi yapıyor olacağız ama bu sene asıl Skydiving'e merak sardım. Sanıyorum uzun süredir çalışıyor olmaktan o kadar yorulup bunaldım ki adrenalinin en yüksek dozuna ihtiyaç duyuyorum. Başka bir arkadaşım yamaç paraşütü yapalım diyordu ama ben yükseliği daha da arttırıp uçaktan atlamayı teklif ettim, her zamanki gibi "seninle her şeye varım" dedi. İnsanın böyle arkadaşları olsun sırtı yere gelmez. 


Bu arada yarından itibaren dört gün sürecek Alaçatı Ot Festivali başlıyor. Son iki yıldır tez yüzünden gidemiyordum, bir terslik çıkmazsa bu hafta sonu arkadaşlarla gideceğiz. Ancak son yıllarda festival o kadar turistik olmuş ki bazı günler adım atacak yer yok, herkesi ayaklandıran ben olmasam kalabalık yüzünden cayacak haldeyim. Son yıllarda aşırı ziyaretçi almakla birlikte gerçekten müthiş bir festival, hazırlanan tatlar inanılmaz güzel ayrıca da çok çok ucuz, sarmalar, enginarlı pudingler, garip isimli otlardan yapılan gözlemeler, kısacası yok yok, ama imkanınız varsa hafta içi gidin derim. Ayrıca baharın da tadını çıkarın bol bol etrafta gezinip güneş ışığından faydalanın. 

Bu arada geçen Jennifer Lawrence'ın oynadığı "Kızıl Serçe" filmine gittik, ben epey beğendim, kurgusu çok çok iyi ama açık sahneleri çok fazla bilesiniz. 

Görüşene dek hoşçakalın.      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder