26 Mart 2018 Pazartesi

Soğuk Yağmurlu Bir İlkbahar Günü

"Çokça yağmur yağsa temizlenir mi ki şu kirli dünya"

Hafta sonu evden uzakta o kadar yoğun ve hüzünlü geçti ki, eve gelir gelmez yaptığım ilk şey sıcak bir banyo yapmak oldu. Tepemden aşağı su dökülürse üzerimdeki hüzün, yıllanmışlık ve yorgunluk da akar gider diye düşündüm. Ardından sıcak bir yeşil çay ve bir de kongest ile saat 10 gibi uyumaya gittim. Sabah 11'de telefonun alarmı çalmasaydı sanıyorum ki hala uyuyordum. Ama içimde bir şeyler o kadar kopuk ve hüzünlü ki değil çalışmayı parmağımı kaldırmayı dahi istemedim. Bir yandan https://www.youtube.com/watch?v=izGwDsrQ1eQ ile nostalji yaşarken diğer yandan gözlerimi kapatıp kendimi izledim. Ruhum bedenimden çıkmış gibi kendime baktım, geçmişi, bugünü hatta geleceği gördüm. Çocukluğum, genç kızlığım, mutluluklarım, hüzünlerim, kırgınlıklarım, kızdıklarım, sevdiklerim, aradıklarım, sildiklerim, aldığım yollar, ödediğim bedeller... tek bir beden tek bir ömür nasıl da kalabalık nasıl da zor!

Hafta sonu hüzünlüydü çünkü çocukluk arkadaşımı yitirdik, doktorun söylediği gibi tam altı ay yaşadı. Ne bir fazla ne de eksik. Diğerlerine göre bu gidiş  zor geldi. Çünkü o bizim geçmişimiz, dünümüz, çocukluk anılarımızdı.

İnsanlar yitip gittikçe her gün daha çok sorgular olduk, neyin kavgası neyin mücadelesi tüm yaşadıklarımız? Ölüm denilen gerçek varken cidden tüm bu kavgaların sebebi ne? Her şey öyle anlamsız ki arkadaşımız yitip gitti ve bir daha asla dönmeyecek. Soğuk yağmurlu bir ilkbahar günü.Tüm ailesi, ailem, arkadaşlarım hepimiz bir aradayken o bir başına toprağın altındaydı. Bundan sonra bir yanımız hep eksik kalacak, ama en çok da ailesi hep eksik olacak. Hiç bir pişmanlığın, öfkenin, kırgınlığın ya da keşkenin anlamı yok şimdi, kefene sarıldı dualar okundu, giden gitti.

Sevmeyi bilmeyen, başkalarının mutluluğunu kıskanan bir o kadar da saldırgan bir toplum olduk biz. Belki layığınca sevilmediğimiz ya da takdir edilmediğimiz içindi. Kırdık, kızdık, küstük. Ama mutlu etmeyi, gönül almayı, takdir etmeyi, özür dilemeyi bilmedik. Özür dilemek bir yana bunun büyüklük olduğunu göremeyecek kadar kibre bulandık. Mutsuzluktan öldük ama gardımızı düşürmedik. Halbuki ölüm vardı bunu hiç hesaba katmadık.

Bakmayın bizli çoğul ekler kullandığıma, evet ben de kızdım, ben de küstüm, ben de kırdım ama özür de diledim, gönül de aldım. Canımı yakmayan kimsenin canını acıtmadım. Canım acıdığı halde acıttığım can için bile özür diledim. Bilinçli olarak kimsenin kalbini kırmadım, kötülük etmedim, değil kötülük yapmak böyle bir şeyi aklımdan dahi geçirmedim. Geceleri tüm insanlığa dua ederek uyuyanlardanım ben. Başkasının derdini yük edinenlerden hani. Ama anlaşamadıklarım bu yüzden hayatından gittiklerim de oldu, beni hayatından yollayanlar da. Ama bu süreci hep sessiz ve saygı çerçevesinde bitirdim, hiç kalp kırmadan, kimseyi üzüp yormadan. Çünkü benim nazarımda her insan, insandır! Biri ile anlaşamıyor olmam onu kötü beni iyi yapmaz.

Sağlığınız yerinde sevdikleriniz sağ ise Allah'a şükretmek için çok nedeniniz var demektir. Geçmişinizi değiştiremezsiniz belki ama geleceğinizi güzel kılabilirsiniz. Belki birilerini çok üzdünüz ama kalanları mutlu edebilirsiniz. Belki bazı defterleri kapattınız ama başkalarıyla yeni ve daha güzellerini açabilirsiniz. Yeter ki ne kendinizin ne de başkalarının kalbini karartmayın, kendiniz ve herkes için iyiyi, güzeli, mutluluğu isteyin, o zaman göreceksiniz ki Allah size çok daha fazlasını gönderecektir.

Görüşene dek sevgi ve sağlıcakla kalın.
                            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder