"Acı ne kadar derin olsa da zamanla tüm çiçekler güneşe döner yüzünü..Kalbin anahtarıdır gündüzsefası. Ruhlarında en derin izleri taşıyanları bile çiçekleriyle sarmalar, filizleriyle umut taşır."
Gündüzsefası, son yazıda bahsetmiş olduğum yazar Sarah Jio'nun eserlerinden biri. Son Kamelya biter bitmez, daha evvel de belirttiğim gibi derhal Gündüzsefası'nı okumaya başladım. Bu da bir diğeri gibi 2 gün içinde bitti fakat yazmak için ancak fırsat bulabildim. Önceki kitapta da olduğu gibi konu 2 farklı zaman diliminde geçiyor. Ayrıca 2 farklı insan grubu ancak ortak mekandan dolayı ortak bir sürü insan ile dolu. Anladığım kadarı ile Sarah Jio'nun tarzı bu, kitapçıları dolaştıran arkadaşım Agapi'yi muhakkak okumalısın, demişti. Ancak Agapi'yi bulamayınca konusuna şöyle bir bakındım, aşkın değişik bir halinden bahsediyor, ancak okumadan, neden okumamı istediklerini anlayamayacağım. Gündüzsefası'na gelecek olursak, Son Kamelya'ya göre daha oturaklı, başından sonuna kadar oldukça özenli yazılmış. Ancak burada sizi heyecanlandıracak bir macera yok. Seattle'ın meşhur "Yüzen Evlerinde" 50 yıl arayla yaşanan 2 farklı olayı ve birbiriyle olan bağlarını anlatıyor. Diğer kitaba göre çok daha içsel, çok daha trajik ve bir o kadar duygusal bir kitap. Kitaba başlarken Sarah Jio şöyle bir giriş yapmış "kafamdaki taslağı bilen eşim eğer 4 aylığına yüzen evlerden birini kiralamasaydı, orada yaşayan insanların nasıl da birbirlerinin sırlarına bağlı olduğunu, nasıl da Amerika'nın geri kalanından farklı olarak bir aile gibi olduklarını asla bilemeyecektim. Ve o zaman bu roman çok daha farklı çok daha yüzeysel bir hal alacaktı. Orada yaşamış olduğum 4 ay, yüzen evlerde oturmanın aslında ne demek olduğunu bana fazlasıyla öğretti." Tam da geçen yazıda kaleme aldığım gibi, önce yazmak evet ama bir yandan da gidip yaşamak, hissetmek ve sonra yeniden yazmak, yazılan eseri başarılı kılan en önemli ayrıntı budur. Bu kitabın diğerinden daha iyi olma sebebi bence bu.
50 yıl önceki hikayede ana karakter Penny, oldukça ünlü bir ressam olan Dexter ile evlenmiş ve eşinin ilham aldığını söylediği için eşi ile "Yüzen Evler"e yerleşmiştir. Dexter, hem çok iyi bir ressam, hem çok yakışıklı hem de Penny'i çok sevmektedir. Ancak çocuk sahibi olmak istemediği gibi Penny'den 20 yaş büyük ayrıca zamanla günlerini daha çok atölyede geçirmeye başlamıştır. Penny ise, özel bir leydi okulundan mezun olmuş, tek derdi eşini mutlu etmek olan ancak eşinin etrafındaki insanlardan dolayı özgüveni eksik, bu yüzden herkese tamam diyen bir karakter. Sanırım Penny'nin sevdiğim yanı vaktinin çoğunu mutfakta geçiriyor, muhteşem yemekler - tatlılar yapıyor olması ve bu sayede evin durmadan mis gibi tatlı kokuları ile dolması. Özellikle Dexter'ın en sevdiği tarçınlı çubukları yaparken tam google'ı açmış tarifi var mıdır, diye bakacakken, 50 yıl sonraki kiracı Ada, Penny'in defterini bulup da "Tarçınlı çubuk" tarifini okumaya başlayınca bir yandan kahkaha atıp diğer yandan "Sarah Jio, sen tam bir delisin" diye düşünmeye başladım. İşte o zaman "senden Sarah Jio olur, oku bak ne demek istediğimizi anlayacaksın" söylemlerini de anladım. Demek neymiş, Dexter'ın çok sevdiği o tarçınlı çubuk kurabiye malzemeleri ve tarifi için Sarah Jio'nun Gündüzsefası'na bakıyormuşuz :) Hikayeye geri döndüğümüzde ise kocasının aylarca süren atölyeye kapanıp çalışma dönemlerinde, Penny, karşı verandadaki yüzen evlerden birine taşınan hem genç hem de oldukça yakışıklı olan ve Penny'i çok sevecek olan Collin'e aşık olacaktır. Penny, ne yaptıysa duyduğu aşkı yok sayamaz. İlk zamanlar, kocasının ilgisizliği, umursamazlığı, başkaları ile olan ilişkisine rağmen toplumun kendisine öğrettiği ve kendisinden beklediği gibi sessiz sedasız durup boş eve yemekler pişirmeye devam eder. Ve tüm bu süreç içinde onun o iç sesini dinlemek çok ağır. Tüm o çaresizliğini ve bir insan ömrünün nasıl boşa gittiğini görmek ağır..Bir çocuğu olsa en azından onunla mutlu olacağını düşünmesi, bu ne kadar da etrafımızdaki hikayelere benziyor değil mi, demek neymiş (50 yıl önce)Amerika'da kadın olmakla bugün dünyanın diğer yerlerinde kadın olmak birbiri ile aynı şeymiş. Asıl olan kadınların değil, erkeklerin mutluluğuymuş ! Penny daha sonraları ne mi yaptı? Onu okuyup öğreneceksiniz, ancak ipucu vermek adına, bir gece ansızın ortadan kaybolduğunu söyleyebilirim ama kesinlikle, tahmin edebileceğiniz bir biçimde değil.
50 yıl sonra Penny'nin evine taşınan kiracı Ada Santorini ise bambaşka bir hikaye ile yerleşir eve. eşini ve çocuğunu bir kazada kaybeden Ada, acılarından kaçmak için New York'u bırakıp Seattle'a yüzen evlerden birine yerleşir. Tüm acılarının kendisi ile geleceğini bilse bile, kaçmak doğru olan gibi görünmüştür. Seattle'da acılarından kurtulamamıştır elbette ama bir zamanlar Collin'in oturduğu evde yaşayan Alex ve Penny'in bir gece ansızın ortadan kaybolması hikayesine tutunmuş, hem Penny'nin kayboluşu ardındaki sırrı ortaya çıkarmış hem de kendisi için umut verici bir hayatın kapılarını açmıştır.
Kitabı genel olarak beğendim, çünkü çok yalın ve çok bizden bir eser gibi göründü gözüme. Teknik kısımlarına girmiyorum o kısımları zaten iyi. Ama okuduğum bir yoruma göre, bu eser Sarah Jio hayranları tarafından çok sade bulunmuş ve diğer eserlerinin yanında "sevilmeyen" eser olarak adlandırılmış. Ben yalnızca 2 eserini okuduğum için diğerine göre evet kurgu olarak daha basit, daha yalın ama ben içtenliği ve derli toplu olmasını sevdim. 1,5 ay öncekitapçı kitapçı dolandığım arkadaşım da "şu an Mart Menekşelerini okuyorum ve bu kitap çok özel, çok dizaynlı" diyor. "Mart Menekşeleri" yazarın ilk kitabıymış ve arkadaşım eğer çok iyi diyorsa çok iyidir, çünkü zaten yayınevlerinin çıkardığı kitapların eleştirisi ona yaptırılıyor. Dolayısıyla Mart Menekşeleri gibi bir kitap sonrası bu zayıf bulunmuş olabilir. En iyisi kendiniz okuyup öyle karar verin derim. Bu arada, ben ne mi yapacağım tabi ki de Sarah Jio'yu da etkileyen ve bu kitabı yazmasına ilham veren yüzen evlerde geçen Sleepless in Seattle'ı izleyeceğim, yani kitapta Alex'in Ada'ya dert yandığı "o filmden sonra burada evler çok pahalandı" dediği namı diğer Sevginin Bağladıkları..
Görüşene dek, kitap ve sevgi ile kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder