Arkadaşlarım arayıp yazmıyorsun, iyi misin diye sorunca en son ne zaman yazmışım diye baktım hemen hemen bir 40 gün olmuş. Bunun son 20 günü neredeyse koşturmaca ile geçtiğinden yazmaya da vakit olmadı tabi. Halbuki yazmayı düşündüğüm iki film vardı. Biri "Doubt" diğeri "Sevgi Fırtınası". Ancak ikisini de yazmaya vaktim olmadı. Çok uzun uzadıya yazabilecek olmasam da ikisini de tavsiye ederim. Üstelik ikisi de beklenmedik bir sonla bitiyor. Özellikle Sevgi Fırtınası'nın sonu beni kahretti. Buna rağmen uzun zaman sonra Richard Gere'yi izlemek, özellikle fırtına çıkmadan evvel ev ve denizin göründüğü sahneyi görmek eşsizdi. Tam gerçekten aşkı bulmuşlarken Richard'ın ölümü tam bir şok etkisi yarattı. İşte o an insan aslında gerçekten neyi önemsediğini bir kez daha anlıyor. Yaşadığımız tüm koşturmacının ne denli anlamsız olduğunu. Sevdiklerimizin ne denli kıymetli olduğunu, o acıyla nasıl da yaşanamayacağını, gerekirse o ilişkiyi hiç yaşamamak ama her daim onun sağ ve mutlu olduğunu bilmenin verdiği huzur için bile ne denli şükredilmesi gerektiğini. Sonu üzse de Richard Gere'yi izlemek gerçekten güzeldi. Filmden büyük beklentileriniz olmasın tabi, neticede romantik bir yapım ve benim gibi yaşlılar için çekilmiş :)
Diğer film ise 2008 yapımı ve yayına girdiği yıl Oscar'a da aday olan "Doubt". Filmin başrollerinde Meryl Streep ve Philip Seymour Hofman var, bunu söyledikten sonra oyunculukları hakkında sanıyorum ki yorum yapmaya gerek yok. Her ikisi de Oscarlı müthiş oyuncular. P.Seymour'un rahibi canlandırdığı filmde Meryl rahibeyi oynuyor. Gelenekçi anlayışla yenilikçi anlayışın çatıştığı kilisede ortaya atılan bir dedikodu, ve dedikodunun sebep olduğu olaylar dizisi öyle ustalıkla işlenmiş ki ne yalan söyleyeyim filmin sonuna dek beni "Şüphe" içinde bırakmayı başardılar. Bir taraftan yargısız infaz diğer yandan Tanrı'nın adaleti, ayrıca ırkçılık ve gelenekçi-yenilikçi çatışmasının işlendiği filmin tek kusuru filmin çok kısa sürmesiydi. Pat diye bitmesi karşısında epey hayrete düştüm. Ardından Sevgi Fırtınası'nı izleyip o da beklemediğim şekilde bitince elinden oyuncağı alınmış çocuklar gibi oturup ağladım. Mutsuz bir toplum olduğumuzdan insanlar mutlu sonları sever. Çünkü kendisi yaşamayacağını bilse bile hayal etmek ve her güne o umutla uyanmak güzeldir. Onca insanın hayallerini nasıl çalarlar diye isyan edip ertesi gün Amerikan Sinemacılar ve Yazarlar Birliğine bir daha mutsuz son yazmamaları konusunda sıkı bir fırça çekmeye karar verdim, malum ben ana sponsorlarıyım o sebeple benden çok çekinirler :) Şaka bir yana sırf P. Seymour'u ve Meryl Streep'i seyretmek adına izlenecek bir film. Farkındaysanız Amy Adams'dan hiç bahsetmiyorum. Çünkü American Hustle'dan dolayı kendisine birazcık sinir olmuş gibiyim. Jenifer Lawrence gibi bir hatunun yerini almaya çalışmasından hoşlanmamıştım, dolayısıyla üzerine çarpıyı attım. Tabiki de şaka yapıyorum :)
Aslında yazılacak çok şey olmakla birlikte, örneğin macerası bol Ankara günleri gibi: son 3-4 günümü Melih Gökçek'e taptığını söyleyen insanlara Ankara'nın korkunç ulaşım problemini haykırmakla geçirmiş olmak gibi, 2 yıl sonra görme imkanına sahip olduğum dünyalar tatlısı ve "sana çok benziyorum bu yüzden çok mutluyum teyzooooş" diye durmadan gelip gidip beni öpen yeğenimin (diğer yeğenim Damla'nın aksine) fiziksel olarak bana bu denli benzeyip de kafasının nasıl oluyor da bir dünyaymış gibi olduğu, ya da üniversiteden çok kale gibi olan Ankara Dil Tarih'e girmek adına güvenliğin yaptığı bir hata ile yaşadığım unutulmaz komedi, yabancı bir edebiyatçının Ankara'da verdiği bir konferans esnasında Orhan Pamuk'u övmesinin ardından aldığı eleştirilerin sebebini bir türlü anlayamamasının nedeninin sorup da kendisine toplumumuzda okumayı bilmediklerini ve politize olmayı açıklarken yeğenimin bir anda dile gelip Türkçe şekilde "seninle konuşabiliyor olamasam da seni çok sevdim bebişşş" demesinin üzerine misafirin yeğenime dönüp yarım bir Türkçe ile "ben de seni bebiiişşş"demesi ve yeğenimin hem utanç hem şokla arkama saklanması gibi..Resimde gördüğünüz gibi neredeyse benden uzun o boyla nasıl saklanacaksa :) Yeğenim sağ olsun onca yorgunluğa rağmen öyle eğlendirdi ki yazıdaki gülen yüz bolluğundan da anlaşılacağı üzere üstümde hala o komik ve çılgın ruh hali mevcut. Paragrafın başında da yazdığım gibi anlatılacak çok şey olmakla beraber tez beni beklediğinden burada kesmek en iyisi. Özetle, keyfim yerinde, oldukça iyiyim, sağ olun.
Görüşene dek sevgi ile kalın :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder