"Radyo Günleri"
Bu sabah, Woody Allen'dan bir film izleme isteği ile uyandım, kararlıydım kesinlikle oturup izleyecektim. İnsanlar kafayı dağıtmak için nasıl Cem Yılmaz gösterisine gidiyorsa Woody Allen da benim için aynı etkiyi yaratıyor. Gerçi Woody Allen'ın filmleri komik olmakla birlikte ciddi mesajlar ve eleştirilerle doludur. Üstelik çok da hızlı konuştuğundan mesajların çoğunu kaçırıyorum ama bu bir Woody Allen filminin kalitesini asla düşürmez. Woody Allen'ı izlediğim ilk filminin adını ne yazık ki bilmiyorum, ancak filmi çok iyi anımsıyorum. Çünkü misafirlikteydim, tv açıktı, mecburen bir yandan izliyormuş gibi yapıp diğer yandan ev sahibiyle sohbet ediyordum, bir reklam arası kanal değiştirdi. Woody Allen'ın filmi oynuyordu. Bir anda kendimi ona kilitlenmiş buldum. O kadar ki, sohbeti kesip, filmi izledim, çocukluktan gelen bir rahatsızlıktan ötürü tv izleyemediğimi bilen ev sahibi, odaklanmama şaşırmış olacak ki, beni hiç rahatsız etmedi, ben de bu sefer onunla sohbet ediyormuş gibi yapıp, filmi izliyordum. Yanımda eşim de vardı ama o zamanlar sanırım evli değildik, benim neredeyse nefes almadan seyrettiğimi görünce o da diğerleri gibi hiç konuşmadan filmi izledi. Film bitiminde baş roldeki adamın kim olduğunu görmek için yazıları beklemiştim o zaman anlamıştım ki başrol de yönetmen de aynı kişi yani Woody Allen'dı. Ve sonra internetten bir sürü filmini buldum ancak yüzlerce filmi olduğundan ve film başına oturmam ne yazık ki çok zor olduğundan ancak 5te 1ini bitirebildim. 20 filmi ile şunu diyebilirim ki adam bir dahi.
Filmleri müthiş çünkü, filmlerin bir konusu var, şimdikiler gibi bir sürü ünlüyü oynat ardına müthiş bir şehir koy, olsun bitsin havasında değil. Üstelik müthiş bir hayal dünyası var, aklından geçen her şeyi sanki süzmeden filme koyuyor gibi, bu büyük bir risk ve cesarettir ama umurunda değil. Nasıl desem filmleri o kadar kendi çılgınlıklarını anlatıyor ki filmi izlerken Woody Allen'ı görüyorum, kafasından ne geçmişse yazmış ve oynamış. O yüzden O'nu çok uzun yıllardır tanıyor gibi hissediyorum. En sevdiğim yönlerinden biri de filmlerin %90'ında oynuyor olması. Woody Allen filmlerini 3'e ayırmak lazım. 1.si komik ve abzürt olanlar (ancak kesinlikle mesajı var), 2.si drama ve abzürt olanlar :) 3.sü 2000'den sonra çektiği filmler. 2000 sonrası yapımları daha oturaklı daha az çılgınlık barındırıyor, sanırım yaşlanıyor olmasının etkisi var. Ancak 60'lı, 70'li, 80'li yılları çok daha iyi (bence), biraz da benim bilmediğim bir zaman dilimini, dünyayı anlatıyor diye olabilir, 70lerin Amerika'sı, Hollywood'ı yahut II.Dünya Savaşı yıllarının New York'u, Manhattan'ı...En sevdiklerim arasında ilk 5 yapmaya kalksam hangisini hangi sıraya koyarım bilemedim bence hepsi çok değerli.
Bananas, to Rome with love, Midnight in Paris, Manhattan, New Year...Bu geceye kadar en beğendiğim filmleri arasında Manhattan (ki tesadüfen bulmuştum), ve Zelig başı çekiyordu. Zelig'i, geçen sene İtalyan bir arkadaşımın ısrarı ile izledim kesinlikle izlenmesi gereken gerçek bir Woody Allen başyapıtı, özellikle Hitler'in konuşması esnasında oradaki görüntüsü gözümün önünden silinmiyor ve daima koca bir gülümseme yaratıyor. Bu akşam ise oturup Radyo Günleri'ni izledim ilk 50 dakika bol bol güldüm, o kadar ki eşim bir kaç sefer gelmek durumunda kaldı ancak Woody Allen filmi olduğundan gelmesiyle kaçması bir oldu. Radyo Günleri, o günlere özlem duyan bir çocuğun ağzından Radyo Günlerini anlatıyor. Yalnız ne yazık ki bu filmde Allen'ın kendisi yok, ancak baş roldeki çocuğa sesiyle hayat vermiş. Film daha ilk kareden itibaren koparıyor, ilk karede 2 hırsız soygun amaçlı bir eve girer (bu arada yıl 1940'lar ABD savaşa girmeden az öncesi) oda karanlıktır, telefon çalar, hırsızlardan biri diğerinin itirazına rağmen telefona bakar, Radyo programlarından birinden arıyorlardır "Şarkıyı Tahmin Et Parayı Kazan" yarışmasından.
Hırsız karanlıkta radyoyu bulur, sesi açar, yarışmaya katılıp büyük ödülü de kazanır. Ancak ne olur ne olmaz diye evi soymayı da ihmal etmezler. Ev sahibi döndüklerinde 50 dolar ve gümüş takımlarının çalındığını görünce çok üzülür ancak ertesi sabah olduğunda kapının önüne kocaman bir eşya kamyonu dayanıp, yepyeni eşyaları evlerine taşıdığı zaman üzüntünün yerini şaşkınlık ve mutluluk alır...eşyalar hırsızların hediyesidir :) filmimizin minik kahramanı kalabalık bir ailede yaşamaktadır, evdeki herkesin bir favori programı vardır onunkisi ise "Maskeli Kahraman"dır. Yahudi okuluna giden ufaklığın en büyük hayali maskeli kahraman yüzüğü almaktır. Arkadaşları ile konuşurken aklına dahiyane olduğunu düşündüğü bir fikir gelir. Haham'ın ayinlerinden birine katılır. Haham Filistin'de kurulacak Yahudi Devleti için onlara para kutusu dağıtacaktır. Para kutularını alıp Filistin'deki devlet için para toplamaya koyulurlar ancak annesi olayın maskeli yüzükle ilgili olduğunu öğrenince onu kulağından tutup doğruca Haham'a götürür. Haham durumu öğrenince -maskeli yüzükle dondurmamı... diye bağırırken, annesi, -hep radyo yüzünden haham efendi, her akşam radyo dinliyor ne yapacağız bunu, plaja git, temiz hava al, güneşte oyna diyorum dinlemiyor(tanıdık geldi de mi bugünün pc bağımlısı çocukları gibi) , der.
Haham da - arada dinlerse sorun yok, ama devamlı dinlemek olmaz, kötü hayallere kapılır, tembelliğe yol açar şeklinde bir nutuğa başlayınca, çocuk, hadi ordan haham efendi sanki sen dinlemiyorsun havalarıyla dile gelir ama şu şekilde :Doğruyu söyle bana kızılderili dostum...ve hahamdan bir güzel tokat yer, yetmez babası da döver, yetmez annesi de döver ama ne dayak sahnesi gülmekten kırıldım ve bu daha başlangıçtı... filmin tamamı müthiş, bir kere çok güzel bir dönem filmi, tarih filmi, komedi filmi, drama ne ararsanız var. Sizlere bir iyilik yapıp linkini de ekliyorum özellikle benim gibi Woodykolik olan ama benim bulduğum filmleri bulamadığından yakınan(çok eskileri bulmak zor oluyor) arkadaşlarım için,(site pek tekin görünmüyor ama bulabildiğim tek adres bu, reklam tanıtımını geçin) http://unutulmazfilmler.com/radio-days-radyo-gunleri.html#izle, http://my.mail.ru/video/mail/aaronseries/_myvideo/158.html#video=/mail/aaronseries/_myvideo/158 size tavsiyem benim gibi yapın, tüm telaşeyi ardınızda bırakın, hiç bir şey de pişirmeyin bugün, kendinize dışarıdan bir şeyler sipariş edin, rahat bir koltuğa uzanın ve filmin tadını çıkarın. Ben mi, ben de oturup şimdi 2.ye izleyeceğim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder