Yemek bloğumda aylardır yeni tarif paylaşmıyormuşum, arkadaşlarım "yemek yapmayı mı bıraktın" diye soruyor. Aylardır özellikle de son 1,5 aydır o kadar yoğunum ki bırakın yemek tarifi paylaşmayı bazen uyandığım yerin farkında olmuyorum. Sanıyorum ki son yılların en yoğun zamanlarını yaşıyorum, bu sene böyle de devam edecek gibi görünüyor. Paylaşamıyor olsam da, sürekli evde olamasam da bizim evde daima yemek pişer, çünkü tek kişi da yaşasanız 10 kişi de bence bir evi ev yapan ocağın üzerinde pişen (bir kap bile olsa) yemektir, mutfaktan gelen yemek kokusu olmadığı sürece bence ev yuva olmaz. İnanın bazen dünyanın bir ucundan kalkıp geliyorum, yola çıkmadan evvel eşimi arıyorum "yemekler bittti mi" yemekler bitmişse tüm yol boyu düşündüğüm şey yemek mevzusu oluyor. Uçak şu saatte inse, şu saatteki servise yetişsem, şu saatte eve varsam, akşam olmadan şunları pişirsem akşam yemeği de yetişir, ertesi güne de yemek olur ben de okula gider rahat rahat tezime çalışırım. Sanırım kadın olunca hayat böyle oluyor, en büyük, daimi sorunumuz ne pişireceğimizi bulup onu işlerimizi aksatmayacak bir saatte pişirmeyi başarabilmek oluyor.
Yemek mevzusunu bir yana bırakırsak cidden yoğun zamanlar, çoğu aslında tatlı koşuşturmalar ama ne olursa olsun insan daima evini özlüyor, özelikle de nihayet bu akşam yapabildiğim gibi ayaklarımı uzatıp sakin biçimde kitap okuyabilme kısmını. Aslında Maeve Binchy'nin "Aşkı Yarın Yaşayacaksın" isimli kitabını okumak istiyordum ama koşturmaktan sipariş etmeyi unuttuğumu henüz fark edebildim, ben de elimdeki kitaplarından biriyle ona olan özlemimi dindirmek istedim. Gecenin en güzel sürprizi ise dışarıda çılgın şekilde yağmaya başlayan yağmur oldu. Bu ara o kadar farklı havaya maruz kaldım ki sürekli bir baş ağrısı oluyor, ve nedense tatlı ihtiyacım varmış gibi hissedip kendimi bir Starbucks'ta "Bella Vista" yerken buluyorum, sonra da kaşınmaya başladığım için alerji hapı yutmak zorunda kalıyorum. Bunlar hep yaşlılık emareleri, gençlikte böyle sıkıntılarım yoktu.
Aynı gün dağa çıkar kar keyfi yapar, 2-3 saat sonra aşağı iner denize girerdim. Gerçi "belle vista"yı yemesem hava değişiminden çok etkilenmiyor gibiyim ama özellikle dışarıda koşma işi ve sürekli değişen hava sıcaklığı bedenimi olumsuz etkiliyor. Ama şu sıralar sabit duramadığımdan (üstelik bahar da geldi), spor salonu yerine dışarıda koşuyorum. Daha önce yaptığım bir uyarıyı tekrar edeceğim, bilmediğiniz şehirde koşmayın, hoş uyarıda bulunan benim, kendi uyarısını dinlemeyip koşup kaybolan yine benim :) ama otel kartviziti daima cebimde. Bir akşam koşmak için dışarı çıktığımda yorgunluktan koşamayıp yürümek durumunda kaldım, rüzgar da yüzüme çarpınca hepten zorlandım, bu arada koşanlardan biri yanıma gelip 60 yaşındaki amca edasıyla "zayıf gencecik kızsın niye koşmuyorsun" diye bir güzel fırçalayıp(bunu söyleyen muhtemelen benle yaşıt) ara ara koşturup ara ara yürütünce 6 km'yi bitirmek mümkün oldu, içimden bir yandan "ben nasıl sporcuyum" diye söyleniyorum diğer yandan yanımdakine ayak uydurmaya çalışıyordum ki kendisinin olimpiyat 3. olduğunu öğrendim, onun yanında o kadar perişan haldeydim ki spor geçmişimden bahsetmeye utandım hiç ses etmedim, onun yerine kendisinin beslenme uzmanı olduğunu da öğrenince sevgili Kadir Çöpdemir'in meramı olan meşhur soruyu sordum "yemek yemeyi bırakmadan bel kısmımı inceltmemin yolu var mı?" Söylediğine göre günde 4 litre su içerek mümkün, ama o esnada yanımıza birileri daha gelince hayatımın en kabus dolu koşusunu yaşadım, tarih soruları bombardımanı eşliğinde 6 km koşu !ve tabi zayıflama muhabbetine dönmek mümkün olamadı, doktora danışmadan 4 litre su tüketmeyin derim, zararı yoksa ne ala !
Aynı gün dağa çıkar kar keyfi yapar, 2-3 saat sonra aşağı iner denize girerdim. Gerçi "belle vista"yı yemesem hava değişiminden çok etkilenmiyor gibiyim ama özellikle dışarıda koşma işi ve sürekli değişen hava sıcaklığı bedenimi olumsuz etkiliyor. Ama şu sıralar sabit duramadığımdan (üstelik bahar da geldi), spor salonu yerine dışarıda koşuyorum. Daha önce yaptığım bir uyarıyı tekrar edeceğim, bilmediğiniz şehirde koşmayın, hoş uyarıda bulunan benim, kendi uyarısını dinlemeyip koşup kaybolan yine benim :) ama otel kartviziti daima cebimde. Bir akşam koşmak için dışarı çıktığımda yorgunluktan koşamayıp yürümek durumunda kaldım, rüzgar da yüzüme çarpınca hepten zorlandım, bu arada koşanlardan biri yanıma gelip 60 yaşındaki amca edasıyla "zayıf gencecik kızsın niye koşmuyorsun" diye bir güzel fırçalayıp(bunu söyleyen muhtemelen benle yaşıt) ara ara koşturup ara ara yürütünce 6 km'yi bitirmek mümkün oldu, içimden bir yandan "ben nasıl sporcuyum" diye söyleniyorum diğer yandan yanımdakine ayak uydurmaya çalışıyordum ki kendisinin olimpiyat 3. olduğunu öğrendim, onun yanında o kadar perişan haldeydim ki spor geçmişimden bahsetmeye utandım hiç ses etmedim, onun yerine kendisinin beslenme uzmanı olduğunu da öğrenince sevgili Kadir Çöpdemir'in meramı olan meşhur soruyu sordum "yemek yemeyi bırakmadan bel kısmımı inceltmemin yolu var mı?" Söylediğine göre günde 4 litre su içerek mümkün, ama o esnada yanımıza birileri daha gelince hayatımın en kabus dolu koşusunu yaşadım, tarih soruları bombardımanı eşliğinde 6 km koşu !ve tabi zayıflama muhabbetine dönmek mümkün olamadı, doktora danışmadan 4 litre su tüketmeyin derim, zararı yoksa ne ala !
Bu arada kadınlara güzel bir haber vereyim, zaman mefhumu yitirdiğim için tam olarak ne zamandı kestiremiyorum ama Victoria Beckham son defilesinde podyuma spor ayakkabı ile çıkınca basın ve moda dünyasında resmen fırtınalar koptu, bir anda tüm basın"kadınlar topuklulara veda mı ediyor" diye yazmaya başladı. Ve gördüğümü söylüyorum "evet, aynen öyle olmaya başlamış", nereye gittiysem bunu gördüm, bizde henüz yok ama emin olun hızla gelecek. Bu yaz elbiselerin altında harika spor ayakkabılar göreceğiz, muhteşem modeller geliyor. Bizim modacılardan bazıları kişisel sebeplerden Victoria Beckham'ı sevmez ama kadının dehasını da inkar etmezler, çünkü Victoria kadar giyilesi, şık, günlük, fütürüstik kıyafetler yapıp dünyada akım oluşturmaları mümkün değildir. Kadın sayesinde son 2-3 yıldır dize varan ya da diz altı etekler giyebilir olduk, ondan önce açıksanız mini etek, kapalıysanız bileğe kadar etek giymek zorundaydınız. Ayrıca bu yıl kırmızıyı giysilerimize serpiştirecek gibiyiz.
Yazı her şeyden parça parça oldu, üşenmezsem bir ara yemek bloğuna yemek de eklerim, ama söz vermiyorum, aslında değişik bir sürü şey yapıp (ispanyol böreği, risotto, porçini mantarlı tartolet vb) resimlerini de çektim ama eklemeye fırsatım olmadı, olur mu onu da bilmiyorum. Yine fırsat bulabilirsem yazmak istediğim asıl yazı Maeve Binchy ile ilgili. Kendisi benim için çok özel bir yazardır, kalemi elime aldıran kişi olmuştur. O yüzden ilk denemem de İrlanda'da geçmiştir. "Aşkı Yarın Yaşayacaksın"a kavuştuktan sonra muhtemelen hakkında uzun uzun yazarım.
Görüşene dek hoşçakalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder