Bir Gün İnsanlar Benim Yalnızca Bir Tarihçi Olduğumu Anlayacak!
Şimdi sorsam Türkiye'de en zor meslek ne? Hepiniz benimki dersiniz. Ve emin olun haklısınız da. Ama cidden Türkiye'de en zor mesleklerden biri de tarihçi olmak. Yanda gördüğünüz kitaplık benim kitaplığımın bir kısmı (lütfen resme tıklayın böylece daha yakından inceleyebilirsiniz), kadraja sığdırabilmek için bu kadarını çekebildim. Diğer kısmı da çekseydim kitaplar görünmeyecekti. Bu resmi neden attığıma gelince, yıllardır çektiğim sıkıntı ve karşılaştığım sorulara cevap olabilir umudu ile çektim. Eğer bir mühendis, kimyager, matematikçi (daha çok sayısalcı), memur ya da benzeri her hangi farklı bir mesleğe sahipseniz muhtemelen asla karşılaşmadığınız ve karşılaşmayacağınız soru ve suçlamalara maruz kaldığımdan bir umut şu resmi atıp kendimi az da olsa ifade edebileyim diye çektim ve attım. Bildiğiniz gibi ben bir tarihçiyim, işimiz araştırmak, bol bol okumak beni bilen bilir, öyle ödev için tez için okumam sadece kendimi geliştirebilmek adına durmadan okurum. Çünkü bilmek bir yana bir de işin aslını ortaya çıkarma misyonu var bizde. Orta rafın en üstünde yuvarlak içinde 2 tane yanyana mavi kitapçık duruyor. Sağdaki Ortaçağ Tezim, soldaki TC Tarihi tezim. Kalbim daima Ortaçağ tarihinden yana olmakla birlikte orada merak ettiğim herşeye cevap bulduğumdan yönümü yeni ufuklar adına TC tarihine çevirdim. 2 çalışmayı da çok büyük bir emek ve çok büyük bir zevkle hazırladım. onları hazırlarken bir sürü yeni bilgi, yanında da doğal olarak yepyeni bakış açıları kazandım. Ancak ne vakit anlatmaya kalkışsam ya Atatürk düşmanı, din simsarı ilan edildim. Bazen din düşmanı, Atatürk hayranı ilan edildim. Kimi zaman komünist olduğum söylendi, bazen de Osmanlı düşmanı (olduğum). İşte özellikle bu yüzden bu fotoğrafı çektim.
Bu kitaplıkta yuvarlak içine alınmış her şey ilk günden beri o raflarda aynen oldukları yerde durmaktadır.
Örneğin sol üst köşedeki takvim hep aynı yaprakta durur. Nisan 2012 niye mi çünkü orada Şeyh Edebali'nin resmi daha da önemlisi benim çok ama çok sevdiğim bir söylemi durur. ( Hani Osmanlı'nın kurucusu Ertuğrul Gazi'nin kayınpederi olan o güzel şahsiyet) Ne der Edebali o sayfada:
"Ey Oğul!
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır...Unutmaki yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir...Açık sözlü ol! her sözü üstüne alma! Gördün söyleme, bildin deme!"
okudukça düşünürüm zaman zaman bana mı der acaba "Gördün Söyleme, Bildin Deme", yok o başka bir şeyi kast ediyor olsa gerek, kısaca diyeceğim o ki, her sabah bu yazıyı okuyan biri Osmanlı düşmanı olabilir mi acaba?
Hemen o resmin altındaki yuvarlakta kırmızı ufak bir kitap duruyor, eminim ki çoğunuzun evinde var. Kur'an, daha doğrusu meali. Allah biz insanlara ne emretmiş nasıl bir yol çizmiş okuyup da göreyim anlayayım diye, (diğer bir yanı da bir zamanlar Ortaçağ'da İslam Tarihi çalışmış olmamdır hali ile Kur'an olmazsa olmazlardandır)
O halde ben din düşmanı da değilim.
En sağ üst rafta bir resim var, Mustafa Kemal ile İsmet Paşa'nın. Bu resmi gördüğüm an içimi sıcak bir esinti kaplamıştı hemen almıştım. Hala da baktıkça mutlu olurum. Hep zor koşullarda görmeye alıştığımız yıllarda yüzlerinin güldüğü nadir anlardan biri, baş başa vermiş konuşuyorlar, kim bilir memleketin hangi halinden bahsediyorlar, belki de muzipçe başka bir konudur öyle ya İsmet Paşa pek bir gülümsüyor. Oysaki çoğu zaman Atatürk düşmanı ilan edildim o halde ben bir Atatürk düşmanı da değilim!
Sol köşenin tam orta rafında (3.raf) göze çarpan 2 kitap var. "Kavgam" ve "Stalin". Bunları okuduğum zamanda önce Nazi hayranı sonra Komünist olmakla suçlanmıştım. Oysaki Komünistliğe ilgi dahi duymayacak kadar Komünizm hakkında Bilgili, Naziliğe eğilim göstermeyecek kadar da Hümanistim!
Ansiklopedilerin hemen üstünde yeşil bir Mevlana kitabı duruyor.Onu okurken de Mevleviliğe meyletmekle itham edilmiştim. Oysaki meyletmek bir yana epey karşıt çalışmalarım olmuştur. Hala daha da sevmem, hele ABD'nin geçen yılı dünyada Mevlana Yılı ilan etmesi, beni bazıları tarafından daha anlaşılır kılmıştır.
Onun hemen sağ tarafında da bir Nutuk durur. Atatürk hayranı ilan edilmeme sebeptir. Oysaki Tarihin kazananlar tarafından yazıldığını bilecek kadar okumuş ve görmüş insanım. Ha hayranlığım yok mu Ata'mıza var elbet, ama elma ile armudun ayrımını yapmayı biliyorum.
Diyeceğim o ki Ben Yalnızca Bir Tarihçiyim, bulduğum her şeyi okurum, bilgileri beynimde süzerim. Doğruya ulaştığıma inanmadan konuşmam. En önemlisi de hiç bir tarafa meyletmem, üstelik ulaştığım sonuç kimi zaman inançlarımı alt üst eder, kimi zaman hayallerimi paralar. Ama yine de doğruyu söylerim, bilgiyi inandığım şekle bürümem. En önemlisi de herşeyi ama her şeyi biribirinden ayırabilecek zekaya sahip olduğuma inanıyorum (birçoğunun aksine).
Tarihi bir televizyon dizisinin kurgu olduğunun bile anlaşılamadığı, bu yüzden olayın terör ya da güvenlik meselesiymiş gibi devlete kadar sirayet ettiği bir ülkede "Tarihçi" olarak "Vâr Olmaya", doğrulardan şaşmadan "İnandığımı Söylemeye"devam eden bir Tarihçi.
Ne Oyum ne de Bu, Sadece "Tarihçi" üstelik de "A politik",bana hala taraf demeye devam edecekseniz doktora gidip beyninizi açtırın eğer yapılabiliyorsa zekanızı bir kontrol etsin.
Her zaman dediğim gibi
Kitap ve Sevgi İle Kalın