Bundan yaklaşık 1 ay önceydi, kafama takılan bir konuyu bilimsel açıdan aydınlatmak için Sigmund Freud'ın "Düşlerin Yorumu" isimli eserini okudum.Eser Freud'un hayatında yaptığı en önemli çalışmaların başında geliyor, hatta yanılmıyorsam tüm hayatı boyunca esere eklemeler yaparak eseri yayınlamaya devam etmiş. Yıllarca süren tüm deney ve çalışmalarını bıkmadan usanmadan esere eklemeyi sürdürmüş. Benim merak ettiğim nokta çok basitken, Freud'un yaptığı açıklamaları okuduktan sonra resmen nevrim dönmüştü. Ve bilimin varlığının ne denli önemli olduğunu bir kez daha görmüştüm. Ancak diğer yandan ben rüyaların "empati" ve "gelecekle" olan bağlantısını öğrenmeye çalışıyordum ki Freud'un rüyaları bu iki unsurdan da sıyırması, üstelik rüyaları tamamen bir bilinçaltı ve dilek gerçekleşmesi olarak ifade etmesi beni hayal kırıklığına uğratmış bir yandan da kendi kendime "Freud Müslüman olsaydı acaba o zaman da böyle düşünür müydü?" demekten kendimi alamamıştım, çünkü bizim inancımızda tüm rüyalar olmasa da bazı rüyaların insanın kendi geleceğinden (bazen ufak simgeler bazen daha doğrudan görüntülerle) haber verdiğine inanılır. Bunun pek çok örneğini ben de annem de pek çok kez yaşadığımız gibi yaşayan bir sürü insan da var. Yıllar önce (doğrudan gördüğüm) bir kaç rüya nedeniyle yine bu konuya takılmış araştırma yaparken çok önemli şeyler öğrenmiştim. Rüyalarla empati arasında bir bağ vardı, her rüya ile değil tabi, geleceği gördüğümüzü sandığımız rüyalarla empati arasında güçlü bir bağ var ve o rüyalar aslında sanıldığı gibi geleceği göstermiyordu, burada anlatması uzun oldukça karmaşık bir durum. Bunu tesadüfen tvde konuşan bir doçentten dinlemiş sonra anlattıklarını kendi içimde değerlendirirken onun haklı olduğunu görmüştüm. Ama bazı iddialarını yıkan rüyalarım da vardı. Onların açıklamasını bulamıyordum. Ve ara ara var olmaya devam ettiler, kafaya da takıyor değilim, ama kaderi anlamaya çalışırken bunlar da aydınlatılması gereken unsurlardandı. Pek çok kez öncü rüya görmeme ve bunları kendi hayatımda canlı canlı yaşamama rağmen bir yanım bilime inanmayı seçtiğinden belki biraz da bu çok daha basit ve kolay bir cevap olduğundan Freud'ın kitabını okuduğumdan beri "gelecekten haber yok, empatik bağ yok, her şey bilinçaltıymış" diyordum, ta ki bugüne kadar.
Sabah büyük bir mutluluk ve neşe ile uyandım çünkü rüyamda harika bir çiçek tarlasında koşturuyordum. Milyonlarca rengarenk çiçek, kafamda hasır bir şapka, üzerimde uçuşan bir elbise, bir ara iki elim iki yana açık çiçeklere dokunarak koşuyorum, yüzüme çok tatlı bir esinti çarpıyor sonra kendimi yemyeşil bir yonca tarlasında buluyordum. Yoncaların üzerine eğiliyorum çocukluğumuzda yaptığım gibi dört yapraklı yoncayı arıyorum, rüya bu ya hemen buluyorum. Mutlulukla kafamı kaldırıyorum o zaman az ilerideki kulübeyi görüyorum. Camlarından birine güneş vuruyor, verandasında 2 hasır sandalye 1 de masa var. Sonra yüzümde tebessümle bakışlarımı tekrar elimdeki yoncaya çeviriyorum "demek gerçekmiş, dört yapraklı yonca varmış" diyorum. Ve uyanıyorum. Neydi bu şimdi diye düşünüyorum çünkü ne zaman çiçek bahçesi görsem çok güzel haberler alır, cidden mutlu olurum. Ama bu sefer Freud'ın kitabı kafamda yer ettiğinden bilinçaltı olmalı düşüncesi kafama üşüştü, ama rüya öncesi ruh halim hiç de neşeli değildi, üstelik diğer yandan öncü bir rüya da olamazdı çünkü şu aralar hiç bir şeyin beni mutlu edebileceğini düşünmüyordum ayrıca beklediğim bir haber de yoktu. Anlamını bilmeme rağmen yine de yorumlarına çok güvendiğim siteye bakmadan edemedim, çünkü inanmasam bile iyi şeyler duymaya ihtiyacım vardı. 4 yapraklı yoncanın inanç, umut, aşk ve şansı simgelediğini zaten biliyordum ama genelde şans olarak bilinir, ve bende birazcık daha olsa fena olmazdı. Ve gün içinde öyle bir haber aldım ki sevinçten evin içinde hopladım. Tabi haberi duyunca rüya filan kalmadı akılda, her şey uçup gitti, haberi veren kişi durmadan "çok şanslısın" diyip duruyordu, ben de rüyadaki yoncayı filan unutmuş Allah'a şükrediyordum ki karşıdaki kişinin "evet epey yorulacaksın ama en güzeli ne biliyor musun, çalışacağın yer müthiş bir çiçek tarlasının içinde harika bir kulübe" sözüyle bir anda rüyamı anımsadım. Ve farkında olmadan yüksek sesle düşünüp "üzgünüm Freud ama yanılıyorsun hem de %100" diye bağırınca bir de karşımdaki kişiye durumu açıklamak zorunda kaldım. Hemen belirteyim bu rüyanın bilimsel açıklaması var, yukarıda bahsettiğim doçentin açıklamasını yaptığı bir rüya türü, tüm unsurlar bire bir tutmasına rağmen, bu geleceği gösteren bir rüya değil, bire bir aynı olsa da bu empati bağlantılı bir rüya, ben alışık olduğumdan beni şaşırtan bir tarafı yok, içinde geleceğe dair tek belirti var olabilir o da yonca yaprağı, belki o bile gelecekle ilgili bir unsur değil de empati ile ilgili olabilir. Bu konuyu merak eden olursa ayrıca aydınlatabilirim. Ama burada anlatması çok karışık. Netice itibari ile evet Freud oldukça yanılıyor, ama tabi onu suçlamamak lazım bilim 120 yılda çok farklı bir noktaya ulaştı onun zamanın imkanları çok farklıydı. Rüyam Freud'ın iddialarını yıktığı için tabi ki üzgün değilim, hele yazın sıcağında uzun bir süreyi İtalya'yla İsviçre arasında Alplerin tepesindeki harika bir çiçek bahçesinde geçireceğim için hiç ama hiç üzgün değilim. Demek hayat böyle hiç bir zaman tam anlamıyla harika olmuyor, bir yandan bir defteri kapatırken diğer yerden yüzümüzü güldürecek başka bir defter açıyor. O yüzden hiç bir zaman ümitsiz olmamak, ama bir yandan da çalışmayı sürdürüp, şükretmeyi unutmamak gerek.
Görüşene dek sevgi ile kalın.