Arkadaşlar, "yeterliliğin de bitti yazmıyorsun" diye sitem ediyor. Canım istemiyor ki ne yazayım ? Çılgın okul koşuşturması bitince garip bir yorgunluk ve miskinlik çöküyor insana. Yetişilmesi gereken dersler, yetiştirilmesi gereken sunumlar - makaleler, çalışılması gereken sınavlar olmayınca hayat garip biçimde yavaşlıyor. Muhtemelen herkes için olağan bir süreçtir bu. Ve insan kendisiyle baş başa kalıyor ilk kez. Düşünme fırsatı oluyor kendi hakkında, olanlar hakkında, hayat hakkında...Bütün yıl ne yaptım diye gözden geçiriyorum, epey yol kat etmişim aslında, pek çok şeyin üstesinden gelmişim. Ama bir de gelemediklerim var. Saçlarıma düşen aklar, gözlerimin etrafına yerleşen ince çizgiler gibi. Bir de geçmeyen "yorgunluk hissi"...
"Yorgunluk hissim" için arkadaşlarımdan biri 30'lardasın artık ondan mı? diye sordu ama 30'larda olmakla ilgisi yok bence, yıllar önce bir hocam da (üstelik erkek olan bir hocam) şöyle demişti: "30'lu yaşları kabullenemedim alışana kadar ciddi bir bunalım yaşadım" Aynı şeyi yaşayacak mıyım diye epey merak etmiştim ama bende öyle olmadı, aksine 30 yaşla beraber çok daha farklı hissetmeye, düşünmeye başladım. Tuhaf ama hoş bir dönüşüm yaşadım aslında. Konuştuğum pek çok kadın da benimle aynı düşüncede, bir bayan için 30'lu yaşlar iyidir, hayatın tüm zorluklarına rağmen yaşanılan dönüşüm, gösterilen kararlılık, kendine duyulan güven had safhada oluyor. Ne istediğinden çok neyi istemediğini bilmek harikadır. Ama eskiye oranla daha keskin oluyor duygular, mutluluklar da yukarıda üzüntüler de... Eskiden aynı insana defalarca güvenebilirken yaş ilerledikçe bundan eser kalmıyor örneğin. Bir kez sarsılmaya başladığında güven duygusu yerini şüpheye bırakıyor mesela. Belki eski saflığın yerini tecrübeler aldığındandır artık. Fakat ne olursa olsun her yanı ile seviyorum bu yaşları. Şu an olduğum yaştan 1 yaş dahi küçük olmak istemezdim. Ve bana getireceklerini de merak etmiyor değilim. Öyle ki 40'ları da iple çekiyorum. "Hayat 40'ında başlar" diyenlerin bir bildiği vardır muhakkak.
30'lu yaşlarda olmak değil ama yazdan beri saçıma düşen beyazlar çökertti beni. Aynaya baktığımda kendimi gözlemleme fırsatım oluyor artık ve sanıyorum ki bu sıralar en çok bu beyazların yıkıklığı var üstümde. Belki öyle abartacak kadar yok ama neticede siz genç ve sağlıklı kalmak için sürekli spor yapıp, sağlıklı beslenirken, onların yine de var olmaya başladığını görmek yıkıcı. Çünkü üzüntüler üst üste bindiğinde sizi alt ediyor. Ve tüm uğraşlarınızın dış müdahale ile yıkıldığını görmek pek sevindirici değil. O dış müdahaleyi önlemek için insanlara yüklediğimiz değerleri gözden mi geçirmeli ?
İyi şeyler de oldu aslında, üzerinde çalıştığım pek çok şeyin neticelenmesi gibi, hayalini kurduğum bazı şeylerin çok çalışmam sayesinde gerçekleşmesi gibi...Çalışarak ve doğru insanların desteği ile istediğim her şeye ulaşabileceğimi görmem gibi...Bu yüzden iyi yanından da bakmak gerekir bu yıla, ama kayıplarla kazanımları tartmaya kalktığımda kayıpların acısı kazanımların mutluluğunu o kadar bastırıyor ki, iyi yanı göremiyor insan. Fakat büsbütün hayatı da boş vermiş değilim, çünkü ben boş versem o bırakmıyor peşimi bu yüzden bir dostun da dediği gibi "her şeyin iyi olacağına" inanmak istiyor insan. Tüm çabalarımız, tüm umutlarımız zaten bu yüzden değil mi, "her şey daha iyiye gitsin" diye...Belki de eskinin üzerine çizik atıp yeni sayfalar açmalıyız kendimize, umut ve iyimserlik dolu yeni sayfalar. Ben çarşamba itibari ile yeni bir sayfa açıyorum mesela. Belki siz de öyle yapmalısınız! Evet öyle yapın ve sonra oturup hep birlikte neyi ne kadar değiştirebildiğimize bakalım.
Not: (İstediğiniz)Spor ve sağlıklı beslenme ile ilgili yazıyı güncellenmiş deneyimlerim eşliğinde kaleme alma niyetim var ama şu an yazma isteğim yok, üstelik deneyimleyeceğim yeni bir şeyler var, o yüzden de bekliyorum biraz. Onun da neticesi eşliğinde (eğer olumlu bir sonuç alırsam) toptan yazacağım söz.