Nedenini bilmediğim bir iç ferahlığı ile uyandım bu sabah, yüzümde koca bir gülümseme, nedendir acaba derken, uzun zamandır duymadığım o ses çalındı kulağıma..hem de sağnak...Bir yağmur nasıl olur da daha gelmeden, böylesi içine doğup mutlu eder insanı, bilmiyorum...Ama mutlu ettiği kesin...Hem de çok...Balkona koşup kapıyı açtım hemen, damlalar yaprakları dövüp toprak suya doyarken, sıkıntım da akıp gitti sanki...Yalnız benim mi, kuşlar kediler bile açığa çıkmış da dans ediyor gibiydi...Rus bir misafirim var bir kaç gündür, onun da canı sıkkın epeydir, koca bir gülümseme ile "günaydın, çok mutluyum bugün acaba nedendir?" diye sorunca "çünkü, hayat güzeldir." diye cevap verdi. Yine sordum : "Dün güzel değil miydi peki, ya da bir önceki gün?" Ne bileyim ben tarzında kafasını sallayıp, gülümseyen bir yüzle yağmuru gösterdi. "Bak, nihayet yağıyor" Tam da, yağsa ne güzel olur diye günlerdir hayalini kurarken...Yağmur onda da aynı etkiyi yapmış olacak ki, onun da yüzünde güller açtı tüm gün. Yemeğe beklediğim eşimin eve gelmeyeceği anlaşılınca, bize de bolca muhabbet faslı doğdu tabi...Yemeğin hemen sonrası, soğuk ve rüzgarlı balkonumuzda aldık soluğu, bir yandan çayımızı içerken phd'si tarih olduğundan misafirimin aslında Rus dili ve edebiyatı mezunu bir filolog olduğunu öğrenmek, bir anda sohbetin rengini değiştirdi. Rus edebiyatı ile büyümüş bir insan olarak, bir anda heyecan bastı her yerimi. Ama diğer yandan o kitapları nasıl okuduklarını ve incelediklerini anlatırken, kıskançlıktan öldüm.Çok sık yaşadığım bir duygu değil ama evet deli gibi kıskandım...Anlattığı her şeyin içinde olmak istedim, istedim ve istiyorum. Neden olmasın ki?
En sevdiği Rus yazarları sordum tesadüf mü bilmem ilk sıraya Tolstoy'u, 2. sıraya Turgenyev'i koydu. Gülümseyerek "İnsan Ne İle Yaşar"ın en beğendiğim eser olduğunu söyledim. İsmi Türkçe söylediğim için hangi kitap olduğunu bilmediğini söyledi, sonra İngilizcesini uydurdum, o da olmadı. Kitaplığa koşup kitabı ararken bir yandan da konusunu anlatmaya başladım. Hemen anladı "Kesinlikle, en sevdiğim eserlerden" dedi...İnsan ne ile yaşar acaba diye sayfaları hızla karıştırırken, kitabın ilk sayfasına yazdığım bir şiire takıldı gözüm...Yüzümde koca şapşal bir gülümseme, şiirle pek aram yoktur ama aylardır mırıldandığım fakat bir türlü tek cümle oluşturup da google'dan arayıp bulamadığım ve yıllar öncesinden bildiğim bir şiir vardı. "Ne Yapıyorsun" diye kendi kendime mırıldanıp duruyordum, meğer şiir "Ne Yapıyorsun" diye başlıyormuş !
Bir yere yazmış olduğumu da biliyordum da, genelde yazma işlerim çok ani geliştiğinden ve nerede bir boşluk bulsam (bir fişe, ayakkabı kutusunun üstüne, gazete köşesine, iş başvuru formuna vb...) oraya yazmayı alışkanlık edindiğimden nerede olduğunu bulamıyordum. Meğer Tolstoy'un ön kapağının içine yazmışım hem de tersten, demek yazmaya başladığımda aceleden kitabı ters tuttuğumun farkında bile olmamışım, üstelik bir de tarih atmışım üstüne. Ben Tolstoy'un peşinde koşarken, bunu bulmak cidden güzel bir sürpriz oldu, çünkü acıklı da bir hikayesi vardır bu şiirin, hoş kendisi zaten her şeyi döküyor söze:
" Yağmur Yağıyor Ruhuma
Ne Yapıyorsun?
Ne Yapıyorsun?
Sürekli arayan ruhunun saydamlığı içinde kendisiyle birlikte biteviye büyüttüğü boşluğu doldurmaya mı çalışıyorsun? O boşluğu yamamak üzere şehvetle sarmaya hazır durduğun ruhun seni reddetmesini, bozguna uğramayı kabullenemiyor musun bir türlü? Bu yüzden mi uzaklaşamıyorsun ondan? Asla kulağına bir şeyler fısıldamayacak sesini duyabilmek, en ufak bir deviniminin yarattığı bir esintiyi hissedebilmek teninde hiç değilse, yüzünde beliren bir anlık tebessümü yakalaybilmek için mi yanından ayrılmıyorsun?
Bir gün ona sahip olmana izin vereceğine duyduğun inanç mı seni yanında alıkoyan, etrafında pervane yapan? Ruhunun kendi saydamlığı içinde büyüttüğü boşlukla bir başına kalma, onun yokluğunun boğucu havasında varlığını yitirme korkusu mu?
Bir sığıntı bir dilenci, varlığını efendisini memnun etmeye adamış bir hizmetçi hissiyle yaşamaya, yanında yakınında durma nedenini bildiğinden takındığı anlayışlı tavırlarıyla seni yaralamasına bu yüzden mi katlanıyorsun? Bu yüzden mi varlığının başka bir bedende tecelli ettiğini varsayıp onun kanından biriyle derme çatma bir hayat kurmaya çalışıyorsun?
Sana teslim etmediği varlığına, başka bir bedene sarılarak sahip olabileceğini düşünerek avunacağını mı umuyorsun?
O da sana benziyordu biraz biliyor musun? Onun da içinin titrediği, karşı karşıya geldiğinde ne yapacağını bilmediği biri vardı hayatında..." Theophile Gautier
Theophile Gautier bu şiiri Giselle için yazmış, yani kardeşinin eşine, tabi Giselle bunu hiç bir vakit bilmemiş, Gautier ona yakın olmak arzusu ile Giselle'nin kız kardeşi ile evlenmiş, rivayet olunur ki Giselle de Theophile'e aşıkmış aslında...Düşünüyorum da son satıra bakınca Gautier belki de bunun farkında olarak yazmıştı o son satırları. Onlar birbirinin farkında mıydı bilmem ama, şiiri okuduğumda etkilenmiştim, bırakıp da gidememeyi ne güzel anlatıyor diye düşünmüştüm, hala da öyle düşünüyorum aslında. Bir de orjinal dili ile okuyup anlayabilseydik keşke o zaman çok daha güzel olurdu sanki...